19 Eylül 2011
Geçen hafta: Bu derse ilişkin
baştan sona bakabileceğiniz bir kitap yok. Çünkü SPH çok kapsamlı bir hukuk
dalı. Ve çok farklı konularını içeriyor. Dolayısıyla tüm bu konuları içeren SPH
konularını içeren bir hukuk dalı olamaz. www.spk.gov.tr ‘ye bakınız. Çok tebliğ var ve bu adresi çok
kullanacağız. BU söylenen tebliğleri mutlaka yanınızda getiriniz sayın bayan.
Mevzuatı çok değişen bir dal. SPK’nın haftalık bülteni bedava ve üye olursanız
size her hafta değişikliklerle ilgili bir duyuru geliyor.
Belli konulara ilişkin bazı kitap
önerilerinde bulunacağım. Ama onun dışında kayıtlı sermaye sistemi denildiğinde
tabi ki şirketler hukukunda biraz bilgi var ama yeterli değil. Spesifik olarak
bu konuya ilişkin yazılmış bahtiyar hocanın kitabı var ama yollama yaptığı
tebliğ tamamen değişti. O yüzden takip edeceğimiz şey kitaplar değil ders ve
ders notu gençler. Kamuya açıklık ilkesi çok önemli bir konuymuş bu arada.
SPH nedir diye bilgi edinmek için
yukarıdaki linke bakabilirsiniz. Aynen rekabet kurumunun sitesinde olduğu gibi bir
sürü uzmanlık tezleri vs var. Yüksek lisans tezi seviyesinde bir sürü tez
vardır.
Bu dersin üçüncü bir özelliği
size alternatif iş olanağı sağlıyor. Bir kere SPK’nın lisanslama sınavları ile SPK’
da uzman olarak çalışabiliyor. Ve mesela bir arkadaşım SPK da uzman olarak 10
sene olarak çalıştıktan sonra çok çok büyük bir şirketin hukuk danışmanı oldu.
Aynı şey rekabet hukuku içinde söz konusudur. İkinci bir alternatif olarak Rekabet
Hukuku ile ilgili olarak 2–3 tane çok spesifik hukuk büroları var ve bunlar
sadece rekabet hukuku ile ilgileniyor.
Bugün anlatılacak hususların
bazılarını biliyorsunuz. Bazılarını bilmiyorsunuz. Bu hukuk dalı çok teknik bir
hukuk dalıdır. Ama mesela bir halka arz konusu biraz karmaşık ve biraz
tekniktir. Sermaye Piyasası Kanunu alın.
Sermaye Piyasası Araçları
SP kanunda SP araçları tek tek
sayılmış durumda değildir. Ama SPK(sermaye piyasası kanunu bundan sonra böyle
adlandırılacak) da şöyle bir ayrım var: SP araçları denildiğinde à
1) Menkul Kıymetler 2) Diğer sermaye piyasası araçları.
Unsurları
Menkul Kıymet
Menkul Kıymet à
Kanunda tanımı var. “Ortaklık veya alacaklılık sağlayan (bunu derken ne demek
istiyor? à
Hisse senedi ortaklık sağlayan bir araçtır. Kambiyo senetleri Kıymetli
evraktır. Menkul kıymette bir kıymetli evraktır ama kambiyo senetleri menkul
kıymet değildir. Yani kıymetli evrak üst başlıktır. Alacaklılık sağlayan SPA
tahvil olabilir. Tahvil sahibi gerçekte şirkete borç vermiş oluyor. Ondan sonra
sen anapara artı faiz alıyorsun. Dolayısıyla alacaklılık sağlıyor.) belli bir
meblağ temsil eden, yatırım aracı olarak kullanılan misli nitelikte seri
halinde çıkarılan ibareleri aynı olan ve kurum tarafından çıkarılan şeylere
deniyor.” Bunların şartları kurul tarafından nitelendiriliyor. Neden böyle bir
ikinci kategori yaratılmıştır? Yani neden biz hepsine menkul kıymetler
demiyoruz? à
Çünkü sermaye piyasaları hızla gelişiyor. Dolayısıyla her gün yeni bir SPA
kullanılabilir. O yüzden de açık olmak zorunda bu alan. O yüzden böyle bir
kategori yaratılmıştır. Bir araç çıkar ve kanundaki tanıma uymayabilir işte bu
yüzden böyle bir kategori öngörülmüştür. En azından geçerli olma ihtimali
olacak. Yani kucaklayıcı bir tanım yapılmıştır.
Tanıma baktığımızda; ortaklık ve
alacaklılık sağlıyor dedik. Onun dışında belli bir meblağ temsil etmelidir.
Öyle bir şey ki, hisse senetlerinin üzerinde ne yazar? à Nominal değer denir.
Yani nominal değer mutlaka yazar. Keza tahvillerin üzerinde de borçlanma
miktarı yazıyor. Yani sonuç itibariyle şirket size borçlanmış oluyor. Dolayısıyla
tahvillerin üzerinde borçlanma miktarı yazıyor.
3. unsur) Yatırım amacı
olarak kullanılmalıdır. Siz kambiyo senetlerini yatırım amacı olarak kullanamazsınız.
O yüzden menkul kıymetin olmazsa olmaz unsurlarından birisi de o aracın yatırım
aracı olarak kullanılmalıdır.
4. unsur) Dönemsel bir
gelir getirmelidir. Kâr payı deniyor. Onun yerine temettü denir. Aynı şeydir.
Ama temettü daha çok kullanılıyor. Tahvildeki dönemsel gelir ise faizdir.
5. Unsur) Bunlar mutlaka
misli nitelik taşımalıdır. Yani kıymetli evrakın menkul kıymet sayılabilmesi
için bir başka menkul kıymetle değiştirilebilir olması gerekmektedir. Yani siz
çeki başka bir çekle değiştiremezsiniz. Demek ki kambiyo senetlerinin sırf bu
sebepten bile menkul kıymete uymadığını görüyoruz. Sonuç itibariyle, bir anonim
şirket bir hisse senedi çıkardığınızda o hisse senetleri birbirleri ile
değiştirilebilinir.
6. Unsur) Bunların seri
halinde çıkarılması gerektiğidir. Bir çek ya da poliçe 1000 adet çıkarılacak
gibi şeyler söz konusu olamaz. Ama bunda seri halinde çıkarılması lazımdır.
7. Unsur) İbareleri aynı
olmalıdır. Üzerlerindeki ibarelerin aynı olması gerekir. Bunun sebebi ise misli
olabilmesi içindir. Yani böyle olması sonucu misli olması gerekiyor. Yani bu
son üç unsur birbirini tamamlayan unsurlardır.
Her menkul kıymet aynı zamanda
bir kıymetli evrak ama her kıymetli evrak bir menkul kıymet değildir.
Anonim şirketlerde sermaye
paylara bölünmüş durumdadır. Şirketin sermayesi paylara bölünmüş durumdadır. Bu
payların hisse senedine bağlanması zorunlu mudur? à Şöyle bir şirket
düşünelim. Bir aile şirketi, bir aş kurulmuştur. Böyle bir şirkette hisse
senedi çıkarılır mı? à Hayır. Çıkarılmaz. Ama yasak değil… Dolayısıyla TTK
uyarınca böyle bir zorunluluk yoktur. Şimdi öyle bir şey ki, AŞ nin sermayesi
bellidir. Her pay bir nominal değere sahiptir. Peki, pay nasıl oluşur? à
Şu anda hep TTK'dan bahsediyorum. Pay TTK uyarınca ne zaman oluşur veya hisse
senedi fark etmez? à Tescille birlikte. TTK Uyarınca pay tescil ile
birlikte oluşuyor. Bu çok önemi bir kuraldır. Öyle bir şey ki şirket tescil
edilmeden siz hisse senedi çıkarmaya çalışırsanız bunlar hükümsüz sayılır. İlla
ki tescili beklemek zorundasınız. Ama tescille birlikte pay oluşuyor. Dikkat
ederseniz esas alınan nokta tescildir, ilan değildir. Pay senede bağlı olsa da olmasa
da siz o payı devredebilirsiniz, rehin edebilirsiniz, üzerinde intifa hakkı
kurabilirsiniz, haczedebilirsiniz. Bunların hepsi mümkündür.
Bugün siz bir payı ne zaman elde
edinilebilir? à
Kaplı tip anonim şirketlerden bahsediyoruz. Bugün ben hangi yollarla pay elde
edebilirim? à
Kuruluşta pay elde edebilirim. Sermaye artırımı yoluyla da pay edinebilirim.
Mesela bazı pay sahipleri Rüçhan hakkını kullanmıyor ya da genel kurul bu hakkı
kaldırırsa ben bu şirketlerde pay elde edinebilirim. Devir yoluyla elde
edebilirim. Ortada bir nama yazılı olup ta ortada ana sözleşmeye bir bağlam yok
ise (hisse senetleri ya nama ya da hamile yazılır. Emre yazılmaz. Bu fahiş
hatadır.) AŞ de hisse senetlerinde emre yazılı hisse senedi olamaz. Bugün kalkıp
da devir yoluyla da bir pay edinilebilir. Ama dedim ki hisse senedi nama yazılı
ise ve ortaklık sözleşmesinde bir bağlam hükmü varsa o zaman biraz zor
edinirsiniz. Başka miras yoluyla da pay edinebilirim. Demek ki pay edinmenin
tek yolu kuruluş değildir.
Pay ne zaman oluşur sorusuna
dönecek olursak? à
TTK çerçevesinde şirketin tescili ile birlikte olur. AMA SPK’ya tabi kuruluşlar
açısından burada payın oluştuğu an tescil değildir Pay tescilden önce oluşur.
SPK 7. maddesi çok açık bir şekle şunu söylüyor: “…” Biz dedik ki TTK
sisteminde tescilden önce çıkarılan paylar hükümsüzdür dedik. Ama SPK’da bundan
çok farklı bir hüküm var. Çünkü paylar satış esnasında alıcıya teslim edilmek
zorunda.
Payın Bölünmezliği İlkesi
TTK ne der? à
Hisse senedi şirkete karşı bölünemez der. Bu ne demektir? à
Payın bölünmesi diye bir kavram yok benim anladığım şekilde. Ya sermaye
artırımı olur ya da başka bir şeyler dedi işte… Hisse senedi şirkete karşı bölünemez
hükmü—size pay sahibi hakları veriliyor ya… İşte sizde bir pay var ve siz o
paydan doğan ve o paya bağlı olan iptal davası açma hakkını ben, burcu katılma
hakkını kullanacak şeklinde bir şey söz konusu olamaz. Bundan kasıt payın
sağladığı haklar AŞ’ye karşı farklı kişiler tarafından ileri sürülemez. İptal
davası açmak da genel kurula katılma hakkı da kâr payı alma hakkı da başkasına
aittir. Ama bir paya birden çok kişi malik olabilir. Ama bu başka bir şey... O
takdirde ya bunlar hep birlikte hareket edecek ya da müşterek bir mümessil atayacaklar.
Ve bu mümessil onlar adına hareket edecek.
Sermaye Artırımı
Sermaye artırımı ile ilgili
ileride karşımıza çıkacağı için bir şeyler söylemek istiyorum. Sermaye artırımı
1) iç kaynaklardan yapılan sermaye artırımı var 2) dış kaynaklardan yapılan
sermaye artırımı var. Dış kaynaktan yapılan sermaye artırımı hepinizin
bildiği gibi mesela 50 binden 100 bine çıkacaktır. Toplantı nisabı ½ farzdır. Biliyorsunuz
ki sermaye artırımı söz konusu olunca aklınıza ilk gelmesi gereken şey Rüçhan
hakkıdır. Rüçhan hakkı genel kurul tarafından kısıtlanabilir veya
kaldırılabilir. Yani Rüçhan hakkının kaldırılması veya kısıtlanmasında sermaye
artırımı ile aynı nisaba tabidir. Farz edelim pay sahiplerinin Rüçhan hakkı
kısıtlanmış ve pay sahipleri katılmak zorunda değil bu sermaye hakkının artırımına.
Ama kullanmadığı için sonuçlarına katlanacak. Nedir buna katılmamanın sonucu? à
Pay oranı düşecektir. Dolayısıyla tabi ki benim açımdan bir sakıncası vardır.
Ben bugün %10 azlık bir pay sahibiyim ama Rüçhan hakkını kullanmazsam artık
azlık mazlık değilim. Azlık olmazsa nerde benim o haklarım? à
Şirketin olağan üstü toplantıya çağırılma hakkı vs… yi artık kullanamayacağım.
Ama mali gücünüz yoksa ama katılamıyorsanız yapacak bir şey yok. Burada dış
kaynaklardan sermaye artırımı söz konusudur. Rüçhan hakkı neden kısıtlansın? à
Belki hepimizin gücü var ama kısıtlıyoruz. Çünkü şirkete çok önemli bir
yatırımcının şirkete ortak olmasını istediğiniz için. Bu durumda hali hazırdaki
paydaşların Rüçhan hakkı kısıtlanır. İç kaynaklardan yapılan sermaye
artırımı dediğimiz zaman birkaç şekilde olabiliyor. 1) yedek akçelerin
sermayeye eklenmesi yoluyla… veya 2) yeniden değerleme fonunun sermaye
eklenmesi sonucuyla 3) gayrimenkullerin veya iştiraklerin satımından doğan
kazançların sermayeye eklenmesi ile olur. Demin sayılan o üç halde hali
hazırdaki pay sahiplerinden bir para çıkıyor mu? Hayır, çıkmıyor ama sermaye
artıyor. 50 binlik sermaye çıkmış 100 bine… Sermaye muayyen olup paylara
bölünmüştür. Şimdi payların nominal değeri 10bindi mesela. Sermaye arttırınca
5ten 10 çıktı paylar. Şimdi şirketteki paydaşların payları 5ti şimdi ne olacak?
à
Nominal değer artmaz burada bunların pay oranınca pay dağıtılacaktır. Ama bu
paylar bedelsiz paylardır. Bir yol daha var İç kaynaklardan yapılan sermaye
artırımı var. 4) itibari değerin yükseltilmesi yoluyla yapılan sermaye
artırımı. (şirketin sermaye değeri 50bin itibar değeri 1 lira ben bu itibar
değerini 10 liraya çıkarınca şirketin sermayesi artacak. Ama burada pay
sahiplerinin cebinden para çıkmak zorunda mıdır? à Sermaye taahhüdümü
yerine getirdim. AŞ'lerde tek borç ilkesi yok mudur? Vardır dolayısıyla başka
borç ödemesi gerekmez ama bir istisnası var. Pay sahiplerinin taahhütlerinin
arttırılmasıdır bu. Hep toplantı nisabı hem pay nisabı oy birliği ile olması
lazımdır. İşte bu sayede taahhüdü arttırdığımızı kabul ediyoruz.
2. Saat
Nakit karşılığı çıkarılan ya da
ayin karşılığı çıkarılan hisse senetleri olabilir. Ayın karşılığı çıkarılan
hisse senetleri için kanuni bağlam (kanun kendisi bir bağlam getirmiştir)
olduğu için bunlar 2 yıl boyunca devredilemez. Ve bunların nama yazılı olması
zorunludur. Bunların mutlaka nama yazılı olması gerekir.
Bir başka sınıflandırma oydan
yoksun hisse senetleri mümkün değildir. Her pay en az bir oy hakkı verir diyor
TTK… En az bir olacak ikinci cephesi ise birden fazla oy olabilir hisse
senedinin. Oydan yoksun hisse senedi TTK çerçevesinde yoktur. Ama SPK
çerçevesinde vardır. Halka açık AŞ'lerde oydan yoksun bir kavram var. Siz mesela
şirkete sermaye arıyorsunuz. Yeni yatırımcılar istiyorsunuz Ama adamların
işinize bununu sokmasını istemiyorsunuz. Adam mali haklarını alır ama hiçbir
şekilde oy kullanamaz. Bu olabilir. İndirmeniz gereken ilk şey seri 1 no 36
sayılı tebliği indirin. Oydan yoksun paylara ilişkin tebliğ (seri: I, no: 36)
Şunu bilin bu konuda, bir kimseye siz oydan yoksun pay vermeyi teklif
ettiğinizde o adama bir şey vermeniz gerekmektedir. Yoksa adam kabul etmez. Ne
verilmesi gerekir? à Kârdan daha fazla vereceksin. Ona kâr payından
ayrıcalıklı olarak faydalanmasını sağlayacaksın(bu zorunludur). Ama istersen
tavsiye bakiyesinden de ayrıcalıklı olarak faydalanmasını sağlayabilirsin.
Oydan yoksun paylarından mutlaka nama yazılı olması gerekiyor.
Bir başka sınıflandırma: Paylar primli olarak
veya agiolu pay olarak çıkarılabilir. Payların itibari değerinin üzerinde ihraç
edebilirsin bu aradaki paya prim deniyor işte. Yalnız bunun için mutlaka ve
mutlaka esas sözleşmede bir hüküm bulunması gerekiyor.
Bir başka kavram: İmtiyazlı payà
Biliyorsunuz ki imtiyaz birçok konuda tanınabilir. Kâr payına imtiyaz olabilir.
Bundan biri kârdan öncelikli olarak faydalanma olabilir veya öncelikli değil
ama daha fazla yararlanma olabilir. İkisi birden de olabilir. Keza tavsiye
bakiyesinde imtiyaz da söz konusu olabilir. Kalkıp ta ortaklığın tasfiye
aşamasında bazı ortaklara daha avantajlı haklar verilmiş olabilir. Ama
uygulamada en çok karşılaşılan imtiyaz türü oyda imtiyazdır. Normal şartlar
altında bir pay bir oydur ama imtiyaz ile bir oy 5 oy hakkı verebilir.
Payın iktisap edilmesi zamanına
göre ayırım: Aslen iktisap, devren iktisap olarak olur. Kurucu ortağın payı
aslen iktisap ile paydır. Aynı şekilde sermaye artırımı bir nevi bir kuruluş
olduğundan yine aslen iktisap söz konusudur. Devren iktisapta ise daha sonra
elde edilme olabilir.
Payı bir de bedelsiz elde etmiş
olabilirim…
Paylar demek ki, pay sahibi
kavramına baktığımızda azlık hakları vardır. Esas sermayenin %10’una sahip olan
ortak veya ortaklar azlık olarak nitelendirilir. 3–4 kişi bir grup olarak azlık
olabilir. Ancak halka açık AŞ'lerde bu oran %5’e inmiş durumdadır. Yani 1/20
olmuş durumdadır.
Son olarak, AŞ’lerde hisse
senetleri hamile veya nama düzenlenebilir. Eğer nama düzenlenmişse ciro ile
devredilir. Her ne kadar nama yazılı hisse senedi olsa da kıymetli evrak
hukukundan alacağın temliki ile devredilir diye biliyoruz. Çünkü nama yazılı
hisse senedi kanunen emre yazılı senet olarak kabul ediliyor. Dolayısıyla
bunların devir ciro olur. Kanunda açıkça ciro artı teslim ile olur. Başka bir
şey demiyor. Şimdi burada bazısı dedi kià burada bir şey var
dedi. Bu kanunen emre yazılı olarak kabul edilmiştir dedi o yüzden de bunlar
bir tek bu yolla devredilir dedi. Burada nama yazılı dediğine göre, ciro ile akdedilsin
demiş olsa bile bu sadece ve sadece hisse senetlerini devrini kolaylaştırmak
için kanun bu şekilde devir öngördü ama bunun bu senedin nama yazılı olma
mahiyetini değiştirmez. İşte bu yüzden alacağın temliki hükümlerine göre de
devredebilirsiniz. Bağlam varsa o başkadır. Bunu hep dışarıda tutuyoruz.
Bağlam? à
Ana sözleşmede sadece doktorlar dediniz dolayısıyla doktor olmayan bir kişi
senet satın alamaz ya da yönetim kurulu herhangi bir sebep göstermeksizin dahi
pay defterine kaydetmeyebilir. Ana sözleşmede belirtilmişse. Şunu unutmayın ki
devirin taraflar arasında geçerli olması başka şey, şirkete karşı ileri
sürülmesi başka şeydir.
26 Eylül 2011
Belli konularla ilgili kitaplar
var. Aracı kurumunu işlerken iki kitap var. Kamuya açıklık ilkesini anlatırken
bir kitap var onu söyleyeceğiz. Hiçbir hukuk dalında bu kadar tebliği olamaz.
Dolayısıyla her hafta size bu işleyeceğimiz fotokopileri dağıtmam imkânsız. O
yüzden önceden söyleyeceğimiz tebliğleri getirmeniz gerekiyor. Geçen hafta
anonim ortaklıklarla, halka açık anonim ortaklıkların farkını gördük. Geçen
ders çok önemliydi. Örneğin anonim şirketlerde hisse ne zaman doğar? à
Tescille doğar. Öncesi mümkün değildir. Halka açık şirketlerde durum farklı
çünkü HAŞ’larda hisse senedinin satım sırasında alıcıya tescili şarttır. Demek
ki tescilden önce hisse senedi çıkarılabiliyor ve doğal olarak pay tescilden
önce doğabiliyor.
En son dedik ki, aslen iktisap ve
devren iktisap var dedik. Hem payları hem paydaş kavramını sınıflandırdık. Hem
aslen iktisapla hem devren iktisapla paydaş olunuyor dedik. Başka nasıl paydaş
olunabilir? à
(bedelsiz pay ancak ve ancak ne söz konusu olunca ortaya çıkıyor? à
Yedek akçelerden veya iç kaynaklardan ortaya çıkan sermaye artırımı
çerçevesinde ortaya çıkan bir kavram.)
Bağlam hükmünü filan geçiyorum. Miras yoluyla kazanabilirim. Sermaye
artırımı neticesinde de paydaş olabilirim. Bu durumda aslen iktisap çünkü
sermaye artırımı bir nevi kuruluştur zaten bu yüzden aslen iktisap vardır
burada. Yalnız sermaye artırımı neticesinde pay sahibi olabilirim derken yine
burada bedelsiz pay olmuyor. Bedelsiz pay ancak ve ancak iç paylardan yapılan
sermaye artırımı neticesinde hali hazırdaki paydaşlara verilir. Yani dışarıdan
gelen bir adama bedelsiz pay verilmez. İç kaynaklardan yapılan sermaye artırımını
da anlattık zaten.
Paydaşlık hangi hallerde sona
erer? à
Aslında bu konular bizim konularımız çok değil biz sadece bunları tekrar
ediyoruz. 1) Pay devredildiğinde pay sona erecektir. 2) Bir başka hal ise
birleşmedir. Birleşme nasıl oluyordu? à İki şekilde oluyordu.
Ya bir şirket diğer şirketin altına giriyordu. Ya da ikisi de tüzel kişiliğini
bitirip yeni şirket oluşturuyorlardı. Yani A+B = A veya A+B=C. 3) bir başka hal
ise şirketin tasfiyesidir. Ne zaman tasfiye oluyor? à Tasfiye aşamasına
gelince. Şirketin sona erme halleri farklı bunlar şirketler hukukunun konusu.
[AŞ’nin genel kurul tarafında fesih kararı verilmesi için toplantı nisabı
neydi? à
(madde 288 düzenliyordu oy birliğini, pay taahhütlerinin artırılması) ¾ tür
toplantı nisabı.] 4) Iskat hali: Sarmal taahhüdünü yerine getirmediğinde pay
sahibi yine paydaşlığın sona erme hallerinde biridir. 5) Payın İtfası; bununla
ise sermaye azaltması durumunda karşılaşabiliyoruz.
Pay sahipli nasıl kazanılıyor,
nasıl yitiriliyor bunları gördük. Şimdi paydaşların haklarının ne
olduğuna filan bakalım. Öyle bir şey ki hepiniz paydaşların bir takım hak ve
yükümlülükleri olduğunu biliyorsunuz. Yönetimsel haklar ve mali hakları var
paydaşların. Mali hakların en önemlisi temettü’dür Kar payıdır. Bunlar müstebat
haklarından sayılıyor ama nisbi müstebat haklarıdır. Fakat SPH alanında durum
biraz farklı. Çünkü hisse senetleri borsada işlem görmeyen ortaklıklarda
birinci temettü dağıtılması zorunludur. Bu da mesela AŞ ve HAŞ arasındaki
farklardan biridir.(halka açık AŞ’ler ikiye ayrılıyor. Çoğu tebliğde şöyle bir
ayırımla karşılaşacaksınız. à Hisse senetleri borsa da işlem gören ve görmeyen
olmak üzere ikiye ayrılıyor) Onun dışında rüçhan hakkı bir diğer mali haktır.
(sermaye artırımı konusuyla ilgili olarak ortaya çıkıyor) Bu arada rüçhan hakkı
devredilebilir bir hak ve de kupona da bağlanabilir. Böyle bir durumda zaten
sen kuponu devredersin. Son bir mali hak daha var; hazırlık dönemi faizi alma
hakkı var. (başka bir hak daha söyledi mali haklardan ama kaçırdım ben) Yani bir şirketin kuruluşu uzun sürecekse o
kuruluş dönemi zarfında pay sahiplerinin teşvik amaçlı böyle bir hüküm
öngörülebilir. Bu arada, bir takım önemli kararlardan (hep genel kurul
tarafından alınıyor) bazısı nedir? à Sermaye artırımı
kararı, imtiyazlı hak sahiplerinin haklarının kısıtlanması, imtiyaz tanınması
veya itibari değeri üzerinde hisse senedi ihracı genel kurulu tarafından
alıyor. Fakat SPH mevzuatında yönetim kuruluna çok daha önemli yetkiler
verilmiş durumda. Bu da nedir? à Örneğin kayıtlı sermaye sistemini size anlatınca, bu
tip ortaklıklarda bu tür kararları Yönetim kurulu alıyor. [Esas sermayedeki
sermaye ne demektir? à Sabit sermayedir.] [Bir kavram daha var ödenmiş
sermaye, ortaklar kurulu tarafında kararlardaki karar nisabında ödenmiş sermaye
nisabı dikkate alınır.] Kısaca TTK’da bugün itibariyle esas sermaye veya ödenmiş
sermaye ile karşılaşıyoruz. Yani AŞ’ler esas sermayeler dışında bir şey
benimseyemezler. Yani kapalı tip AŞ sistem olarak esas sermaye sistemidir.
Fakat HAAO sisteminde dilerlerse kayıtlı sermaye sistemini belirlerler,
isterlerse esas sermaye sistemini benimserler. [Çıktı al; “kayıtlı sermaye
tipine ilişkin esaslar tebliği” seri: 4 no:38 ve 2008 tarihli] ama
benimseyebilirler derken kafalarına göre değil bazı şartları var tabi ki de.
Ama YTTK’nın yürürlüğe girmesiyle kapalı tip AŞ’ler de kayıtlı sermaye
sistemini benimseyebilirler. HAAO doğrudan öyle kurulmak zorunda değil başka
yolları da var. Mali haklar bu şekilde… Şirketteki yönetimsel hakları
saymıyorum. Biliyorsunuz. (pay sahiplerinin inceleme ve bilgi alma hakkı vs…
Halka açık anonim ortaklıklarda pay sahiplerinin bilgi alma hakkı çok daha
kuvvetli. 100 kişilik bir AŞ bile olsa sonuç itibariyle yönetim organına başvurursunuz
vs… ama 10000 ortaklı bir AŞ’de bilgi almanız çok çok daha önem arz eder. Çünkü
sizin ortak olmanızdaki amacınız yönetim kurulunda yer almak değildir. Tek
düşünceniz temettümü alayım mutlu alayımdır. İşte orada “kamuya açıklık ilkesi”
devreye giriyor. Ve bu ilke çerçevesinde düzenlenmiş bir takım tebliğler var.
Özel durumların (işleyeceğiz ileride) kamuya duyurulması gerekiyor. İşte bu
şekilde pay sahipleri daha fazla bilgi sahibi olabiliyor. Neyse çünküye dönecek
olursak daha zor bilgi edinme HAŞ’larda…
Birde şöyle bir şey var; (en çok
bahsedeceğimiz SPA türü hisse senedidir. Tahvil falan da değil hisse
senedidir.) hisse senetlerinin kaydileştirilmesi diye bir durum söz konusudur.
MKK (Merkezi Kayıt Kurulu diye bir kurum var) à Artık bu menkul
kıymetlerinin saklanması ve muhafazası çok zor olduğu için artık bunların kayıt
olarak tutulmasına karar verdi. Kolaylaştırılması amacıyla hisse senetleri
artık kayden izleniyor ve bunun kaydını tutan kurulda MKK’dır. MKK ile ilgili
olarak, [Kaydileştirilen hisse senetlerin usul ve esaslarına ilişkin bir tebliğ
var]
Önümüzdeki hafta şehir dışında
olduğu hoca ders yok oley…
2. Saat
Size söyledim MKK diye bir
kuruluş var. Demek ki hisse senetlerinin kayden izlenmesine olanak sağlıyor. Bu
kuruluş SPK denetiminde olan kuruluştur. Çünkü kurul başka şey kurum başka
şeydir. Bir de size söyledim ya neden kayda geçti hisse senetlerini, işte el
değiştirmesi çok zor hem de çalınıp kaybolmuyor hem de saklanması çok zordu
işte bu yüzden kayda geçti MKK’da. Ve bunları ihraççılar hak sahipleri ve aracı
kurumlar olmak üzere 3 ayrı şey olarak tutuyor. İşte hangi ihraççı tarafından
çıkarılmış, hak sahibi kim ondan sonra hangi aracı kurumu yardımcı olmuş gibi
şeyleri içeriyor.
HAŞ ile AŞ arasında fark vardı
bir tane daha. AŞ’de sermaye ayni veya nakdi olabilir. Biz biliyoruz ki nakdi
sermayeyi ne zaman getirmeniz lazım? à ¼ ünü kuruluşta veya 3
ay içerisinde geri kalanının ise en geç 3 yıl içinde getirilmesi gerekiyor.
Ayni sermaye nasıl? à Tescil ile birlikte getirmek lazımdır. Burada ¼
muhabbeti olamaz zaten. Ayın sermayenin illa ki tescil aşamasında getirilmesi
gerekiyor. Ama sermaye artırımında da sermaye taahhüdünde bulunuyorsunuz ki bu
durumlar sermaye artırımında da geçerli oluyor. Öyle bir şey ki, halka açık
AŞ’lerde hisse senedinin bedeli tam ve nakden ödenmek zorundadır. Yani kalkıp
ta x halka açık AŞ’den 100 tane hisse senedi karşılığında gayrimenkul veriyorum
diye bir şey yok. Yani ayın getiremiyorsunuz. Ama şöyle bir şey var. Biz
sermaye artırımı neticesinde halka arz edilen hisse senetlerinin ödenmesi tam
ve nakden olması lazımdı işte burada geçerlidir bu.
Şimdi; bir kere tebliğleri
mutlaka getirin. Bu tebliğlerdeki konulardan sorumluyuz.
Oydan Yoksun Paylara İlişkin
Tebliğ
Geçen hafta biz oy hakkını haiz
ve oydan yoksun paylar diye sınıflandırmıştık. Bugünkü TTK’da oydan yoksun pay
diye bir şey olamaz demiştik. Ama SPK’ya tabi olan AO’lar açısından mümkündür.
Amacı: oydan yoksun payların
ihracı, halka arzı ile pay sahiplerine tanınan haklar ve bu hakların kullanım
şartlarına ilişkin esasları düzenlemektir.
Madde 4’te OYP’nin tanımı yapılmıştır. Burada
ortaklıkların dediği Halka açık Anonim Ortaklıklar olarak anlıyoruz. Yoksa
burada düzenlenmezdi zaten. “Oydan Yoksun Paylar (OYP): Ortaklıkların sermaye
artırımı ile ihraç edebilecekleri, oy hakkı hariç, sahibine kâr payından ve
istendiğinde bedelsiz pay alma hakkında imtiyaz dışındaki diğer hususlarda
imtiyaz ve diğer ortaklık haklarını sağlayan, istendiğinde belirli bir vade
veya vadelerde, sabit veya değişken oranda ortaklığın oy hakkına sahip
paylarını satın alma ve ortaklık payları ile değiştirme hakkı veren payları,”
OYP alacak kişilere bir şey vermeniz gerekiyor. Yoksa ben deli olmalıyım onun
yüzünden karşılığında bir şey veriliyor olması lazımdır. BU da kâr payında
imtiyazdır. Oydan yoksun payın karşılığında kâr payında imtiyaz verilmesi
olmazsa olmaz unsurudur. [İmtiyazları biliyoruz diye düşünüyor.] ve
istendiğinde diyor (yani şirket tarafından istendiğinde diyor. İsterse şirket
diğer hususlarda imtiyaz verebilir. Buradan ne anlarız? à Mesela tavsiye bakiyesine
katılmada imtiyaz (bu da bir mali hak ve buna imtiyaz tanınabilir), fakat
tebliğ diyor ki, ama bedelsiz pay alma hakkı dışında bir imtiyaz deniyor. Yani
onun dışındaki bir imtiyaz vereceksin. Yani (kâr payında imtiyaz + şirket
isterse başka imtiyazlar – bedelsiz pay alma imtiyazı) verilebilecek
imtiyazlardır.
Bu oydan yoksun paylara ilişkin çok önemli bir özellik
var. Sadece nama veya hamiline ihraç edilebiliyor. Oy hakkını haiz olan hisse
senetleri nasıl ihraç edilebiliyor? à Aynı şekilde
yapılıyordu. Bu da nama yazılı şekilde ihraç edilebiliyor. (biz çıkarma yerine
SPH’de ihraç terimini kullanıyoruz) Bu oydan yoksun payların da üzerinde bir
nominal (itibari) değer var. Ve bu değer oy hakkı bulunan payların itibari
değerine eşit olmak durumunda. Ama sizde biliyorsunuz ki bir AŞ’de farklı
itibari değere sahip paylar olabilir mi? à Olabilir. Mesela a ve
b diye kategorinin itibari değeri farklı olabilir. Şunu söylemek istiyorum.
Eğer paylar arasında bir fark yoksa itibari açıdan, o zaman OYP o değerde olarak.
Yok, eğer farklı itibari değere sahip paylar varsa, bunlardan herhangi birine
eşit olması gerekiyor.
Şimdi burada bir iktisap yasağı getirilmiş durumda. O da
şu: Madde 8. Yani belli kişiler için OYP iktisabı yasaklanmış durumdadır. Bunu
kapalı tip AŞ açısından karıştırmayın. Bunlar OYP edinemezler diyor sadece.
Şimdi bir AŞ OYP ihraç etmek istiyor bunun için bir takım
şartları yerine getirmek gerekiyor. Bunlar da Madde 9’da belirtilmiştir. Çok
önemli bir şart şu: bu AŞ'ler çıkaracakları OYPlerin miktarı ödenmiş veya
çıkarılmış sermayeyi geçemez. Madde 10’da yazıyor bu kural. Bu ne demek? à
Bir ihraç limiti getiriyor. Yani eğer diyor ki eğer kayıtlı sermayeyi
benimsemişse çıkarılmış sermayeyi geçemez diyor, eğer esas sermayeyi seçtiyse
ödenmiş sermayeyi geçemez diyor. Yani kavramları farklı bunların. Esas
sermayede ödenmiş sermaye kavramı var. Kayıtlı sermaye sisteminde ise 3 tane
kavram var. Başlangıç sermayesi, çıkarılmış sermayesi ve tavan sermaye var.
Yani TTK’ya atıf yapmıyor hiçbir şekilde.
Son bir şey; kayda alma bir diye muhabbet var. Bunu da
gene daha ziyade Halka arzı İncelerken göreceğiz. Halka arz edilen hisse
senetlerinin kurul kaydına alınması gerekiyor. İşte burada 11. madde de diyor
ki: OYP ihracı için kaydı alınmak üzere yetkili organ kararının alındığı
tarihten itibaren 6 ay içinde… Yani, OYHS’nin de kurul kaydına müracaat
edilmesi gerekiyor.
12 ve 13’ü geçiyorum.
14 ve 15’de işte illaki kâr payına imtiyaz tanıyacak onu
anlatıyor.
Devamını önceden lütfen okuyun… 2 hafta var daha…
10 Ekim 2011
Önümüzdeki hafta mutlaka sizden
istediğim bir tebliğ var. Seri 5 No: 46 sayılı “aracılık faaliyetleri ve aracı
kuruluşlara ilişkin esaslar hakkında tebliğ”ini getirin. Kesin getirin.
OYP ile ilgili ne olduğunu
gördük. Onun dışında bunların biliyorsunuz hamile veya nama yazılı şekilde
ihraç edildiğini gördük. Başka türlü garip olurdu. Emre yazılı hisse senedi
diye bir şey yoktur. Yalnız tebliğ bize önemli bir şey söylüyor nama yazılı
açısından TTK 418 uygulanmaz diyor. Yani OYP açısından bağlam ön görmek mümkün
değildir. Normalde bağlam olması gerekirken tebliğ böyle diyerek istisna
getirmiştir.
OYP’nin itibari değerinin en
olacağı da yazıyor. Oy hakkı bulunan hisse senetlerine birine eşit olmak
durumunda. Fakat birden fazla kategorize hisse senedi varsa onlardan herhangi
birine eşit olacak. Yani tekse ona, eğer fazlaysa tekine eşit olacak yani başka
bir değer öngörme diyor.
Bazı şahısların OYP iktisap
edemeyeceğini söylüyor. TTK 329 müstesna tutulmuştur. Kural olarak bir AŞ kendi
hisse senedini iktisap edemez. Ama istisnaları vardır. Örneğin o hisse senedi
ivazsız ise. Veyahut da bu hisse senetlerinin iktisabı veya rehni anonim şirketin
iştigal konularından birisiyse böyle bir durumda. Veya biliyorsunuz yönetim
kurulu üyeleri teminat olarak bir takım hisse senetlerini tevdi ederler. Neden
yaparlar bunu? à
Yani pay sahibi olmanın yanında göreve başlamanda önce teminat olarak bir takım
hisse senetlerini rehin olarak tevdi ediyorlar. Çünkü Yönetim Kurulu aleyhine
dava açılırda kazanılırsa o tazminatın ödenebilmesi için. İşte YK üyelerinin
tevdi ettikleri (rehin suretiyle) madde 329 uyarınca ortaklık tarafından
iktisap edilebilir. Toplamda 6–7 tane istisna vardır. Bu istisnalardan biri
gerçekleşince bu OYP’lere iktisap yasağı ortadan kalkıyor.
Onun dışında kafanıza göre OYP
iktisap edemezsiniz. Limiti ise OYP’lerin itibari değeri ödenmiş veya
çıkarılmış sermayeyi geçemiyordu. Neden ayrı ayrı belirtildiğini söylemiştik.
Esas sermaye tipini belirlemiş olabilir veya kayıtlı sermaye sistemini benimsemiş
olabilir AŞ ondan dolayı.
Onun dışında biz biliyoruz ki
tanımdan, bir OYP’den bahsedebilmek için kâr payında bir imtiyaz olması
gerekir. Yani hem kalkıp oy kullanamayacağım hem de karşılığında bir teşvik
unsuru olmayacak. Bu kâr payında imtiyaz unsurunun OYP üzerinde gösterilmesi
gerekiyor. Ama demiştim, kâr payına imtiyaz dışında başka imtiyazlarda
sağlayabilir. Bunun en tipik örneği ise tasfiye bakiyesinde imtiyazdır. Ama
bedelsiz pay alma hakkında imtiyaz tanınamaz çünkü açıkça belirtilmiş.
Onun dışında bazı hallerde oy
hakkı doğabiliyor. Biri, eğer ortaklık art arda 3 yıl kâr dağıtamazsa. Yani biz
normalde OYP’den bahsediyoruz ama oy hakkı olabilir diyoruz yani istisna var
burada. Yani birinci ihtimal ortaklığın 3 yıl art arda kâr dağıtamamasıdır. İkinci
ihtimal ise bir yıl vermiyor ama öyle bir şey ki, bu kâr verilmemesi hiçbir
şekilde filan mevzuata dayanmıyor. Yani mevzuat izin veriyorsa kâr dağıtmaya bu
durumda bir sorun yok ama burada kafasına göre kâr dağıtmıyor. 3. ihtimalde ise
mutlaka esas sözleşmede bir hüküm bulunması lazımdır. 3. ihtimal biraz farklı
kâr payıyla bir ilgisi yoktur. Yani 10 yıl sonra OYP’ler adi paya dönüşecektir
diye bir hüküm koyulabilir. Yani OYP her ne kadar oy hakkı içermese bile bir
takım imtiyazlar vardır. Oydan yoksun diye imtiyaz yok zannetmeyin. İşte öyle
bir hüküm ön görürsen artık adi pay haline dönüşecek ve normal kâr payı
alacaktır. OYP’ler adi paya dönüştüğünde ise zaten senin adi pay ile kâr payı
almak durumunda. Ama hele borsa şirketiyse bu durumda kârı dağıtmak zorundadır.
Kâr payı biliyorsunuz müktesep haktır. Benim kâr payı hakkım imtiyaz değildir.
Yani zaten pay sahipliğimden doğan bir haktır. Yani her payından dolayı kâr
alınıyor. Ama birde imtiyaz var burada. (imtiyazın türüne göre değişir.)
Onun dışında OYP sahiplerinin de
rüçhan hakkı vardır. Yani onlarında vardır. Keza sermaye artırımı iç
kaynaklardan yapılıyorsa OYP sahiplerinin karşılıksız pay hakkı da vardır. OYP
sahiplerinin diğer pay sahipleri gibi bilgi alma hakkı da vardır. Diğer
ortaklardan bir farkı yok ki sadece oy hakkı yoktur. Bunların genel kurula
katılma hakkı vardır ama sadece genel kurulda oy kullanamazlar. Yani
katılabiliyor ve görüşlerini de açıklayabiliyor ama sadece oy kullanamaz. Yani
mesela şu an GK toplantısı yapıyoruz. Bir OYP sahibi gündem maddeleriyle ilgili
bir takım görüşlerimi belirtiyorum ve bunlar toplantı tutanağına geçiyor. Ama
oy kullanamıyorum. Ama öyle bir şey ki, oy kullanmamakla birlikte ben bir
kararla ilişkin muhalefet şerhi koyabilirim. Ve sonrasında iptal davası
açabilirim. Yani oy kullanmamakla birlikte iptal davası açabiliyorum. Yoksa
zaten olmaz. Keza sorumluluk davası açabiliyorum. Yönetim kurulu üyeleri ve
diğer ortaklar için açabiliyorum.
Azlık hakkına da sahiptir
OYP’ler. Yani %5’ine sahipsem azlık haklarımı da kullanabilirim. Keza yine
önemli bir şey, AŞ’lerde başka özel kurullarda var. İmtiyazlı pay sahibi genel
kurulu var mesela… İşte bir takım kurullar var. İşte OYP sahipleri de bir özel
kurul oluşturuyorlar ve eğer bir genel kurlu kararı OYP sahiplerinin haklarını
etkiliyorsa o genel kurul kararının bunlar tarafından onaylanması gerekiyor. En
geç bir ay içinde onanması gerekiyor.
Bir de tabi, size dedim ya OYP
sahibi genel kurula katılıyor ya ve muhalefet şerhi sonrasında iptal davası
açabiliyor ya. Eğer şirket bir de kayıtlı sermaye sistemini belirlemişse o
şirket. (kayıtlı sermaye sisteminde bazı kararları yönetim kurulu alıyordu) o
zaman OYP sahipleri bu yönetim kurulu kararları aleyhine iptal davası
açılabiliyor. (normalde yönetim kurulu aleyhine iptal davası açılabiliyor mu?) Peki,
bugün butlan veya hükümsüzlük davası açılabilir mi? Evet. İptal davası
açamazsınız ama yokluk her zaman açılabiliyordu. SPK’da yönetim kurulu aleyhine
de iptal davası açabileceğini söylüyor. Ama her karara karşı açılmaz. Normalde
bazı kararlar genel kurulu kararları yönetim kuruluna yetki veriliyor. Şimdi mesela
sermaye artırımı kararı normalde genel kurulca alınır ama yönetim kuruluna
devredilebilir bu karar. İşte bu durumda buna karşı iptal davası açılabilir.
(a- yönetim kurulu sermaye artırımı karar verirse (kayıtlı sermaye sistemine
tabi AŞ’de olabilir bu tabiî ki de…), b- imtiyazlı pay çıkarılmasına karar
vermişse, c- yönetim kurulu imtiyazlı pay sahiplerinin haklarını kısıtlayıcı
nitelikte karar alırsa, d- YK (kaçırdım
ama birazdan diğer tebliğde işleyeceğiz))
Bizim olayımız zaten halka açık
AŞ’lerdedir sadece.
Sadece şunu bilin SPK’ya tabi
AŞ’lerde YK’lara karşı daha fazla yetki verilmiştir. Nasıl ki GK’a karşı iptal
davası açılıyordu. YK kararlarından da normalde genel kurul verecekse kararı o
YK kararlarına karşı da iptal davası açılabilir. Bunu her ortak yapabilir.
Dolayısıyla OYP sahipleri de yapabilir.
Merkezi kayıt kurulu kuruldu
demiştim. OYP aslında hisse senedidir. Yani bunlar yine MKK nezdinde kayden
izleniyor.
Sona saklamıştım geçen hafta,
madde 12 à
(hatırlıyor musunuz size söyledim, bazı hallerde OYP adi paya dönüşebilir
dedim. O üç ihtimal gerçekleşirse oy hakkı doğuyor dedim. 12 de düzenlenen
husus ise farklı bir husustur.) Tebliğin 12. maddesini okuyun. Burada ne diyor?
à
Cümle iki bölümden oluşuyor. “… Değiştirme… Hakkı içerebilir diye
okuyacaksınız.” Cümlenin ikinci kısmını atlayın. Sonra ikinci kısmı okuyun…à
OYP sahiplerine sen bir değiştirme hakkı veriyorsun. Neyle değiştirme hakkı? à
Oy hakkı bulunana paylarla… Veya ikinci bir ihtimal vardır. Yalnız. Son cümlede
bir koşul var. Bu fıkra kapsamında belirlene vade 5 yıldan fazlası olamaz.
Kısacası 6 yıl sonra değiştirme hakkı verilemez. Vade maksimum 5 sene olacaktır.
Böyle bir durumda OYP sahibi size bahsettiğim satın alma hakkını kullanırsa, o
zaman ne oluyor? Bu OYP kendiliğinde oy hakkı içeren paya dönüşüyor. Bunu
tebliğ söylüyor. Şimdi bunu burada bırakıyoruz. Madde 13’ü de atladık. 13 bizim
çok teknik dolayısıyla atladık onu…
Yani ilk tebliğ bitti…
2. Saat
Şimdi Kayıtlı sermaye tipine
ilişkin esaslar tebliğini inceleyeceğiz. Kayıtlı sermaye tipinin ne olduğunu
biliyorsunuz. Bizim burada inceleyeceğimiz bir takım maddeler var. Şimdi bir
kere şunu anlamamız lazım. Size dedim ki hani, bir halka açık anonim ortaklık
esas sermaye sistemini de benimseyebilir. Kayıtlı sermaye sistemini de
benimseyebilir. Fakat burada anlamanız gerek ilk husus şu. Kayıtlı sermaye
sistemini kafasına göre belirleyemez. Bir kurul izni gerekiyor. Biz birazdan bu
iznin ne şekilde verildiğini ne gibi şartlara bağlı olduğunu göreceğiz. Bir
şirketin kayıtlı sermaye sisteminden çıkarılması dahi mümkün. Yani ilahi
nihayet o sistemde kalacaksınız diye bir şey yoktur. Ama kalırsanız bir sürü avantajı
vardır. İmkândan faydalanacaksınız o
yüzden kayıtlı sermaye sistemi çok avantajlı sistemdir. Birçok halka açık aş
bundan faydalanmak istiyor.
Esas sermaye sisteminde
biliyorsunuz bizim karşımıza çıkan bir kavram vardı. Bir şirketin esas
sermayesi var ve bu sözleşmede gösterilir. Bir de ödenmiş sermaye var değil mi?
à
Esas sermaye 50 bin lira ise ¼’ü ödenmişse buna ödenmiş sermaye deniyor.
Fakat kayıtlı sermaye tipinde
başka kavramlarda vardır. Başlangıç sermayesi, çıkarılmış sermaye ve kayıtlı
sermayeler. Bunların tanımları tebliğde yapılmıştır. Madde 3tür. KST’i
benimsemek isteyen asgari bir sermayeye sahip olmak zorundadır. Yani Kapalı tip
AŞ’lerde 50 bin diyoruz ya burada öyle diyemiyoruz. Çıkarılmış sermaye de aynı
maddede yazıyor. Türkçesi şudur: kayıtlı sermaye (tavan sermaye) tespit
ediliyor. Öyle bir şey ki başlangıç sermayesi ile kayıtlı sermaye arasında
kalan bölüm çıkarılmış sermayedir. Kayıtlı sermaye sisteminin amacı nedir?
TTK’daki külfetli hükümlere tabi olmaksızın kendi başına sermaye artırımı
kararı alabiliyor. Ama sermaye tavanına ulaşınca ne yapacak? à
Tekrar izin alacak kuruldan. Ama öyle bir şey ki tavan 500 bin ve ben çıkara
çıkara 450 bine çıkardım. Ama bir ortak var dedi ki girersem şimdi girerim
dedi. Şimdi kurul izni filan hemen yapamayacağız. Bu durumda ki TTK’daki
hükümlere göre genel kurul karar alabilir. Yani TTK hükümleri yasaklanmış durumda
değildir. Kayıtlı sermaye de yine 3. madde de yazıyor.
Şimdi 4. madde çok önemli bir
madde à
Size dedim ya kayıtlı sermaye sistemin geçiş için kurul izni şarttır dedim ya.
İşte bu 4. maddenin birinci fıkrasında yazıyor. Şu şu ortaklıkların diyor,
kayıtlı sermaye (atlıyorum çünkü tanımı arada tekrar etmiş) sisteminden
yararlanmaları ve kayıtlı sermaye tabanı tespiti kurul iznine tabidir. Demek ki
burada izne tabi olan nedir? à Hem sisteme geçiş kurul iznine bağlıdır. Hem de
tavanın tespiti de kurul iznine bağlıdır. Yani farkındaysanız kurul izni her
yerdedir. Başlangıç sermayesinin ne olacağı da kurul iznine tabidir. Yani 4/1
bize bunu anlatıyor. Ama ilk iki satırı okumama sebebim şudur: Yani burada iki
tür ortaklık öngörülmüş. İle onu ifade ediyor. Bir anonim şirket baştan
itibaren HAAŞ olarak kurulmuş olabilir. İkincisi kategori ise kapalı tip AŞ
kurulmuş olup da sermaye artırıma gidecek olup hisse senetlerimi halka arz
etmek isteyen AŞ’ler için diyor. (yani bir kapalı tip aş kurulmuş ama halka
açılmak istiyor. Nasıl yapacak? à Sermaye artırımına gidiyor. İşte bundan bahsediyor
burada ikincisinde.) Demek ki iki tip HAAŞ olabilir diyoruz. Finalde bir
ortaklık nasıl halka açık olursa olsun kayıtlı sermaye tipini benimsemek istiyorsa
kurul iznine tabidir. Şimdi ikinci fıkra çok önemli bir şart getiriyor. Size
dedim ya yeni bir tebliğ geldi diye. Hani bahtiyar hocanın kitabını
kullanabilirsiniz ama bu eski tebliğe bağlıdır. “ikinci fırka” àDemek
ki kuruldan izin şart ya, artı tavanın tespiti için kurulun izni şart. İşte bu
izin en fazla 5 yıl için verilir. Yani bu süre sonunda izin verilen KS tavanına
ulaşılamamış olsa dahi…à Ne demek bu? à Kayıtlı sermaye tavanı
500 bin olarak tescil edildi. Bu tavan sermaye ve ticaret siciline tescil
edilecek bu. Bu izin 5 seneyi aşamıyor. Öyle bir şey ki ben demin ki gibi
sermayeyi arttırdım artırdım. (bu kayıtlı sermaye izni 2005’te olsun) ve 450
bine geldim. Ama benim daha arttıracağım 50 bin daha var. İşte daha tavana
gelmediysek, bu noktadan sonra yönetim kurulu kendi kendine sermaye artırımında
bulunamaz. Ne yapacak? -_> ya daha önce izin verilen tavan veya yeni bir
tutar için kuruldan izin alması gerekiyor. Yani genel olarak yeni bir tavan tutarı
için izin alınır. Daha önce verilen tavan için ne zaman izin alırsın? à
Başlangıç sermayen 100 bin lira ve sadece 50 liralık bir çıkarım yaptın. İşte
bu durumda daha önce izin alınmış sermaye tavanı için izin alabilirsin.
İkisinin de prosedürü aynıdır. à Yönetim kurul ile genel kurul arasındaki ilişkiye
hiç girmeyin. Cümlenin o kısmına takılmayın. Sadece en fazla 5 yıl için
geçerlidir. Dolayısıyla sen kalkıp ta 5 yıl dolmasına rağmen tavana ulaşmamış
olsan dahi izin alacaksın.
3. fıkrayı atladık ama 4. fıkra
önemli à
4’ün birinci cümlesinde dikkatinizi çeken bir şey var mı? à
Şunu demek istiyor. Bazı tebliğlerde dedim, bazı hükümler sadece belli bir
takım ortaklılara uygulanıyor olabilir. 4. fıkra sadece bir türe özgün. O da
kapalı tip AŞ'sin ve halka açılacaksın. İşte burada bir koşul getiriyor. Siz
şimdi sermaye artırımına gideceksiniz ya işte bu halka arz işlemini kayıtlı
sermaye sistemine ilişkin kurul tarafından sonra yapılan ilk sermaye
artırımında yapmanız lazım diyor. Yani ben kapalı tip AŞ’yim ve senetlerimi
halka arz edeceğim ve kuruldan izin aldım. Ve bu tarihten sonra sermaye
artırımı yaptım. Ama halka arz etmedim bu hisse senetlerini. Ama burada diyor
ki burada ki sermaye artırımında halka arz edeceğim eğer etmezsem çıkmış sayılırım
diyor.
Farkındaysanız 2 de son cümle ve
4’te son cümlede bir müeyyide getirilmiştir. Böyle bir müeyyide durumunda
kayıtlı sermaye sisteminden çıkarılınca (8. madde de yazıyor) en az iki yıl
geçmeden tekrar sisteme alınmazlar. Ama çok daha basit bir yolla sermaye artırımında
bulunurlar. O da genel kurul kararı ile olur.
Şimdi iki şey yapamaz şirket. Ben
farz edelim bugün kurul iznini aldım. Önümüzdeki ay iki tane sermaye artırımı
yapmak var. Ben ilkinde değil ikincisinde halka arz yapmak istiyorum. Bunu
yapamam. Ben kurul izni aldım ve ilk sermaye artırımında halka arzı da
yapacağım ama 2 yıl sonra da yapamazsın. 1 yıl içinde yapılması gerekiyor. Ve 4
ün uygulanacağı şeyse sadece ilk defa halka arz edecek olan bir şirket içindir.
Yani kapalı tip anonim şirketi halka açık AŞ olmak istiyorsa. Ama her iki tür
içinde 2. fıkra uygulanır. Çünkü hepsi kurul iznine tabidir.
Burada kurul iznine tabi
dediğimizde kuruldan kastımız SPK’dır.
Gelecek hafta buna devam
edeceğiz.
17 Ekim 2011
Vizeyle ilgili olarak şu ana
kadar yaptığımız konulardan sorumlusunuz. Oydan yoksun hisse senetlerine
ilişkin esaslar tebliğini inceledik. İlk ve ikinci derslerde işlediğimiz kapalı
tip AŞ ve HAAŞ farkları filan var yani.
Sınavda tebliğ açık değildir.
Hoca bize fotokopi çekip verecek.
www.spk.gov.tr ’ye girin ve oradan
mevzuatı bulun. Oradan seri: 5 no: 46 nolu tebliğ yayınlandı. Son değişiklikle
indirin çünkü içinde yayınlanmış durumda… (67 maddelik bir tebliğdir)
Kayıtlı sermaye sistemine devam
ediyoruz. Şimdi geçen hafta yaptıklarımıza kısaca bir göz atacağım. Kayıtlı
sermaye sistemine değinmiştik. Tanımı 3. maddedeydi. Onda geçen sermaye
terminolojiden de bahsettim. Başlangıç, çıkarılmış, tavan sermaye vardır. Esas
sermayede ise böyle kavramlar yoktur. Ondan sonra 4. madde çok önemli dedim. 4.
madde kayıtlı sermaye sisteminin kurul iznine bağlı olduğunu söylüyor. Bundan
kasıt ise geçişte kurul iznine tabi olduğunu söylüyor. Mesela kapalı tip AŞ var
ve sermaye artırımı ile hisse senetlerini halka arz edecek. Bu durumda isterse
kayıtlı sermaye sistemini benimserse veya baştan HAAŞ olarak kurulursa o da
ister kayıtlı ister esas sermaye sistemini benimser. Ama iki ihtimalde de bu
sisteme geçiş için izin gerekiyor. Yani kurul izni şarttır. İkinci izin ise
başlangıç sermayesinin tespiti de kurul iznine tabidir. Bunu kurul belirliyor.
Siz tabi ki öneride bulunuyorsunuz. Ama başlangıç sermayesinin miktarı da kurul
iznine tabidir. Ayrıca tavan sermayesi de kurul iznine tabidir. Yani
farkındaysanız her safhada kurul izniyle karşılaşıyoruz.
Onun dışında 4. maddede bir başka
şey var, biliyorsunuz ki kayıtlı sermaye tavanını kurul belirliyor ama bu tavan
ilahi nihayet geçerli değildir. 5 yıllık bir süre için geçerlidir. Bu durumda
ne oluyordu? à
Şimdi 5 yıl süre için geçerli ya, farz edelim benim kayıtlı sermaye tavanım 500
bin lira olsun. Yani kurul bu izni vermiş olsun. 5. yılın sonunda ben sadece
200 binini kullanmışım bu tavanın. Bu durumda 300 bin liralık kotam vardır. 5
yılın sonunda izin almam lazım ama ben yine aynı tavan için izin alabilirim.
Ama kalkıp da 450 bini kullanmışsak geriye 50 bin kalmışsa yeni bir miktar için
de izin alırız. Yani ulaşılamama ihtimalinde yeniden yetki alınacaktır. Eğer
bunu yapmazsanız kayıtlı sermaye sisteminden çıkarılmış sayılıyorsunuz. 3.
fıkrayı boş verip 4’e atlamıştık Ve 4’te de şunu söylemiştim. İlk kısmımda da
belli bir AŞ’nin hedeflendiğini söylemiştim o da kapalı tip AŞ’dir. Yani KTAŞ,
HAAŞ olmak istiyor. 4. fıkra bu duruma hasredilmiştir. Böyle bir durumda önemli
bir şey vardır. Her halükarda kurul izni lazım ya, burada şöyle bir şey daha
var. İlk sermaye artırımının kurul iznini takip eden 1 yıl içinde ve bu
geçiminde ilk sermaye artırımında yapılması gerekiyor.
İlk ihtimal, 2 sene içinde
sermaye artırımında bulunursam kayıtlı sermaye sistemine geçemem. 2. ihtimal
ilk sene içinde 2 kez sermaye artırımı yaparsanız ikincisinde yapamazsınız
ilkinde yapmanız gerekiyor. Eğer bu koşulları yerine getirmezseniz bu
ortaklıklar kayıtlı sermaye sisteminden çıkmış sayılırlar. Eğer bu sistemden
çıkarılırsak, yine sermaye artırımına gidilebilir ama bu durumda TTK’daki
hükümler uyarınca (yönetim kurulu değil genel kurul alabilir bu kararı) sermaye
artırımı yapabilir.
Yalnız 4. maddenin 5. fıkrasının
son cümlesinde şöyle bir şey var, 6. fıkra aslında aynı şeyi tekrar ediyor.
Şimdi yatırım ortaklıklarının henüz ne olduğunu bilmiyorsunuz. Yatırım ortaklıklarında
bir sermaye piyasası kuruluşudur. Ama bunu sonra göreceğiz. Yatırım
ortaklıkları bir takım türlere ayrılıyor. Vaktimiz kalınca daha detaylı inceleyeceğiz
ama 6. fıkrada bu husus tekrar ediliyor. Bu 6. fıkrada ise yatırım ortaklıkları
türlerini görmüş oluyoruz. Buradaki 3 tür yatırım ortaklığına ilişkin ayrı
tebliğler var. Çok önemlidir. Hepsi AŞ olarak kuruluyor. Yani AŞ şeklinde
kurulan bir takım şirketler bunlar. Girişim yatırım ortaklığı ise İngilizce
olan venture capital olarak biliniyor.
7. fıkra önemli bir şey söylüyor.
Biz ilk derste sermaye artırımın hangi yollarla yapılacağını söylemiştim. İç
kaynaklar ve dış kaynaklardan yapılan sermaye artırımıdır. Dış kaynak ise yeni
ortak alımıdır. Yani bir takım kimseler iştirak taahhütnamesi imzalayarak
giriyor. Bunun için bir takım şartlar vardır mesela hâlihazırdaki ortakların
rüçhan haklarının sınırlandırılmış olması lazım filan demiştik. Neyse burada
diyor ki, iç kaynakların sermayeye ilavesi ile sermayeye değiştiriliyorsa o
zaman bir kere sermaye tavanını geçebiliyorsunuz. Neler olabilir? à
Yeniden değerleme fonunun sermayeye eklenmesi, yedek akçenin eklenmesi yoluyla,
gayrimenkullerin veya iştiraklerin satımından elde edilen kazançların
eklenmesi, bir de itibari değerin yükseltilmesi yoluyla yapılan sermaye
artırımı. Bunlar iç kaynaklardan yapılan sermaye artırımıdır. Ama kısaca bu
yollarla bir kez kayıtlı sermaye tavanı aşılabiliyormuş.
4. madde 9. Fıkra bize diyor ki,
başlangıç sermayesi de kurul iznine tabidir. 3,5 milyon TL alt sınırdır. Ama
kurul bunu 5 milyon TL olmasına izin verebilir.
Eğer bu kayıtlı sermaye sistemini
benimsemek istiyorsanız, bir kere mutlaka kurul izni lazım ayrıca esas sözleşmede
hüküm olmalıdır.
İki tür ortaklık vardır aslında
yanlış bir şey ama başta nasıl ifade ederim bilmiyorum. Yani siz baştan kayıtlı
sermaye sistemini benimserseniz esas sözleşmesini ona göre hazırlarsınız. Ama
siz kapalı tip AŞ isen ve HAAŞ’a geçmek istiyorsan esas sözleşmendeki maddeleri
değiştirmen gerekiyor. Ama bir kere sermaye madden banka değişecektir. Doğal
olarak. Yani duruma göre esas sözleşmede değişiklik olabilinecektir.
5. maddeyi size anlatmıyorum.
Hep dedik ya kurul izni diye. Peki,
kurul bu izni vermek zorunda mıdır? à İşte bunun cevabını 6.
madde bize cevap veriyor. Hayır, her seferinde bunu yapmak zorunda değil. İşte maddedeki
hususları göz önüne alıyor. Bütün bunları kurul göz önüne alıyor ve inceleme
sonucunda tablo olumlu ise izin veriyor eğer değilse vermiyor. Bu arada tabi
6/2’de kurulun gerek KSS’e geçişi gerek taban miktarı şart koşabileceğini de
söylüyor.
Şimdi kurul iznini alınca sonra
neler yapılacak? à
Biliyorsunuz ki, ticaret 2’den sanayi ve ticaret bakanlığının bir tebliği var.
Bu tebliğ uyarınca bizim mevzuatımızda çok büyük bir değişiklik oldu. Orada bir
liste var ve onun uyarınca mutlaka ve mutlaka izin alması gerekiyor. Eskiden
daha farklıydı sistem. Eskiden şirket kurmak çok zordu. 2003 STB izni kalktı.
Ama dediler ki en azından bazı AŞ’ler açısından devam etsin dediler. Bazı
AŞ’ler ise çok önemli AŞ’ler açısından STB izni devam ediyor. Ama diğerleri
için (yani o listedeki kategorilerden birine tabi değilseniz) izne gerek. Yok,
esas sözleşme hazırlayıp tescile gidiyorsunuz. O listede yer alanlar; bankalar,
sigorta şirketleri, leasing şirketleri, factoring şirketleri, holdingler ve
Halka açık AŞ’ler var. Yani STB iznine tabi olanlar sadece HAAŞ değil diğerleri
de var. Ama bu STB iznidir dikkat edin.
Demek ki siz kurul izni alınca
gidip STB (Sanayi ve ticaret bakanlığı) izni almaya gideceğim. Önce kurul sonra
bakanlık.
7. madde kurul izninden sonra yapılacak
işlemleri anlatıyor. STB’den izin alınca bunu birde genel kurulun onayını
sunmak lazımdır. Yani ilk önce kurul, sonra STB sonra genel kurul izni… à
TTK 338’deki toplantı nisabı burada ½’dir. Yani yarısıdır.
2. ve 3. fıkrada fark şu dur.
2’de hakla açılacak olan olduğu için ağırlaştırılmış toplantı nisabı aranıyor.
3’de ise ya kayıtlı sermaye sistemini benimseyecek o zaman madde 372
uygulanıyor yani adi toplantı nisabı aranıyor.
HAAO’larda arkadaşlar toplantı
nisapları hep düşük tutulmuştur çünkü zordur onlarda toplantı nisabını yapmak
için. Ama bunlar için bir de esas sözleşmede hüküm yoksa diyor.
4. fıkrayı atladık geri
döneceğiz. Şimdi genel kurulca onaylanmasına müteakip, ondan sonra doğal olarak
bu değişikliğin tescil ve ilanı gerekiyor. (ticaret siciline ve ticaret sicili
gazetesine ilanı)
4. fıkra diyor ki, ilk derste
size şunu söylemiştim. SP Kanunda bir takım kolaylıklar öngörülmüştür demiştim.
Mesela genel kurula verilen bazı yetkiler yönetim kuruluna verilebiliyor. Yani
bu tebliği de olduğu gibi bu yetkiden bahsediyor. Şimdi bunun dışında bazı
yetkiler devredilebiliniyor. Mesela imtiyazlı pay çıkarma yetkisi, imtiyazlı
pay sahipleri haklarını kısıtlama yetkisi, itibari değeri üzerinde hisse
senedi, bütün bu hallerde hüküm bulunmak koşuluyla bu söylediğim yetkileri
yönetim kurulu kullanabiliyor.
4 ve 6. fıkra farkına geçti bir
anda hoca. Şimdi bir A kategorisi bir de B kategorisi pay sahipleri var ve A
kategorisi imtiyazlı pay sahipleri olsun. Şimdi eğer kayıtlı sermaye tipine
geçiş kararı veya tavanın yükseltilmesi kararı, bu imtiyazlı pay sahiplerinin
haklarını ihlal eder nitelikte ise bu takdirde bunların özel bir toplantı
yapması lazımdır. Bu durumda bu kayıtlı sermayeye geçişi veya tavan artırımını
İPGK (imtiyazlı pay sahipleri genel kurulu)nun onaylaması lazımdır. Eğer
onaylamazsa askıda hükümsüz oluyordu. Genel kurulun verdiği karar geçerlidir
ama sadece icra edilemiyor. Yani askıda hükümsüzdür.
2. saat
Kurul izni, sonra STB izni, sonra Genel Kurul kararı, sonra (gerekirse)
İPGK kararı (bu arada birden fazla imtiyazlı pay kategorisi olabilir. Bu
durumda her biri ayrı bir kurul oluşturuyor. Bu durumda bunların haklarını
ihlal edici nitelikte ise her iki kategorinin de onaması gerekiyor.)
Ticaret hukuku derslerinde 389 ve 391 arasında şöyle bir fark vardı. 389
derdi ki şayet bir esas sözleşme değişikliği imtiyazlı pay sahipleri haklarını
ihlal edici nitelikteyse bu durumda onların esas sözleşme değişikliği için bu
durumda onaması gerekiyordu. Yani haklarının ihlal edilip edilmediği durumuna
bakılıyordu. 391 ise esas sözleşme değişikliklerinden sadece bir tanesine yani
esas sermaye artırımına ilişkindi. Böyle bir durumda o esas sermaye artırımının
kalkıp da haklarına zarar getiriyor mu getirmiyor mu bakılmadan İPGK onayı
gerekiyordu çünkü esas sermaye artırımının her zaman İPSH’lerinin haklarını
ihlal ettiği kabul ediliyordu. BU da bir esas sözleşme değişikliğidir.
Bizim tebliğin konusu kayıtlı sermaye sistemine geçiş veya kayıtlı
sermaye tavanın arttırılmasıdır bu tebliği konusu budur. Dolayısıyla kayıtlı
sermaye sistemine geçiş bir sermaye artırımı mıdır? Bu sadece bir sistemden,
bir sisteme geçiş kararıdır. Dolayısıyla bu noktada ortada bir sermaye artırımı
olmadığından tebliğ ihlal etme şartını arıyor madde 391’e rağmen. Çünkü sisteme
geçişten sonra sermaye artırımı yapılıyor. Yani burada sadece daha geçiş kararı
alınıyor sermaye artırımı yok yani şimdilik o yüzden İPGK’nın onayını aramak
için İPS’nin haklarını ihlal edebilecek durumda olması koşulunda diye bir koşul
aranıyor.
Şimdi kayıtlı sermaye sisteminden çıkma ve çıkarma durumu var. Şimdi
girerken izin var çıkmada da izin gerekiyor. Bir de çıkarılma söz konusu olabiliyor.
Bazı durumlarda SPK sizi kayıtlı sermaye tipinden çıkarabiliyor. Bunlar hangi
durumlar? 8. maddede yazılmıştır bu
durumlar. Burada 3 farklı hâl öngörülmüş farkındaysanız. 3.süne örnek olarak
yani niteliği yitirmeye örnek olarak başlangıç sermaye şartını yitiren ortak.
Yani başlangıç sermayesini yitirdiyse olabilir burada.
Şimdi burası çok önemli, çıkma veya çıkarılma halinde 2 sene süreyle bu
sisteme geri dönemiyorsunuz. Çünkü bu bir çocuk oyuncağı değildir. Çünkü birçok
merciinin iznini ve vaktini alıyorsunuz. Ancak bunun istisnaları var ve onlarda
yazıyor. Yani 8. fıkranın son cümlesinde istisna vardır.
Şimdi buradan itibaren çok kolay artık sadece tekrar edeceğiz. Size dedim
ya kayıtlı sermaye sistemini kabul edilen ortaklıklarda Yönetim kurunla bir
takım yetkiler verilebiliyor dedik. BU tür yetkilerin tanınması için açıkça
esas sözleşmede hüküm bulunması gerekiyor. Yani sırf bir şirket hüküm olmadan
böyle bir geçişi karar alamaz. (madde 9)
Madde 10’u da okumayacağım sadece şunu söyleyeceğim. Şimdi öyle bir şey
ki, eğer siz yönetim kuruluna böyle yetkiler verdiyseniz. Bu yönetim kurulu
kararlarının tescil ve ilanı gerekiyor fakat bu kararları ayrıca kurula bildirilmesi
gerekiyor. Çünkü SPH’de birkaç çok önemli konu var dedim. Bunlardan birisi de
kamuya açıklık ilkesi dedim. İşte bu ilke çok önemli bir ilke ve bu ilke
sebebiyle SPK tarafından çok önemli bir tebliğ vardır. BU da özel durumların
kamuya açıklanmasına ait esaslar tebliği, işte tebliğde özel durum olarak
nitelendirilen şeylerin kamuya açıklanması gerekiyor. İşte yönetim kuruluna
yetkiler verirseniz ve yönetim kurulu bir takım kararlar alırsa bu kararların
kamuya açıklanması ilkesi içinde SPK’ya bildirilmesi gerekiyor. Ama bunu çok
bilmeniz gerekmiyor.
Ama 11. maddeyi bilmeniz
gerekiyor. Kapalı tip AŞ’lerde yönetim kurulu kararına karşı iptal davası
açılamaz sadece genel kurul kararlarına karşı açılabilir. İşte madem genel
kuruldan yönetim kurula bazı yetkiler veriliyorsa (esas sözleşmede) bu kararlara
karşı da iptal davası açılabilir olması gerekiyor. Ne gibi şeyler bunlar?
Sermaye artırımı, (sakın ama sakın kayıtlı sermaye sistemine geçişi yönetim
kurulu kararı alır demeyin. Bu fahiş hata olarak kabul edilir. Ama bir kere o
sisteme geçtikten sonra sermaye artırımı kararını yönetim kurulu alabiliyor.
Yani geçiş değil sermaye artırımı kararını alabiliyor.) durumunda iptal davası
açılabiliyor. 11. maddede genel kurula açılan iptal davasından farkı nedir? à
Kimler açabiliyor? à Yönetim kurulu üyeleri, denetçiler veya hakları
ihlal edilen pay sahipleri… Ayrıca süre açısından 30 gün diyor. Ama hâlbuki
öbürü 3 ay içinde diyordu. Yani yönetim kurulunun şeyine iptal davası 30 gün
içinde açılır diyor. Yani 3 ay içinde normalde genel kurul kararına iptal
davası. Nasıl ki genel kurul kararına iptal davasını açılması durumunda o
kararın icrasını geri bırakılmasını talep edebiliyorsanız burada da yönetim
kurulunun kararının icrasının geri bırakılmasını talep edebilirsiniz davada.
Burada yalnız 11/’ maddede ise TTK’da
olmayan bir kişi daha davayı açabiliyor o da kuruldur. Yani SPK’dır.
Arkadaşlar; sınava ilk iki tebliğ
ve TTK ile gelebilirsiniz. Ama kesinlikle üstü temiz olsun diye uyardı hocamız.
Vize Sonrası
21 Kasım 2011
Aracı Kurumlar
Halka arza daha detaylı olarak
daha sonra gireceğiz. Önce aracı kurumları işleyeceğiz. Öyle bir şey ki daha
ilk derste, SP Kanunda sermaye piyasası kurumlarının neler olduğunu
söylemiştim. Şimdi sermaye piyasası kurumları ve sermaye piyasası faaliyetleri
farklı şeylerdir. Şimdi kanunda SP kurumlarının neler olduğu yazıyor. Neler
bunlar? Aracı kurumlar, yatırım ortaklıkları, yatırım fonları (ikisi arasındaki
fark şudur: yatırım ortaklıkları AŞ olarak kuruluyor, diğerinde öyle bir şey
yoktur çünkü o bir fondur. Yatırım ortaklıklarının ortaklıkları vardır ama
diğerinde katılım belgesi adı altında bir başka şey veriliyor. Ama bunu
bilmenize çok da gerek yoktur.) , birde sermaye piyasasında faaliyet
göstermesine (izin verilen) diğer kurumlar olmak üzere 4 tane vardır. Şimdi her
ne kadar birden fazla kurum sayılmış olsa da en önemlisi aracı kurumlardır.
Bunlar sermaye piyasası
faaliyetlerine baktığımızdaysa; sermaye piyasası araçlarının ihracına veya
halka arzına aracılık(halka arza aracılık), daha önce ihraç edilmiş olan
sermaye piyasası araçlarının alım satımına aracılık(alım satıma aracılık),
türev araçların alım satımına aracılık, sermaye piyasası araçlarının geri alım
veya satım taahhüdüyle alım satımı (repo-ters repo), yatırım danışmanlığı,
portföy yöneticiliği, diğer sermaye piyasası kurumlarının faaliyetleri.
(sonuncusuna şunlar giriyor: saklama ve takas faaliyeti, derecelendirme
faaliyeti, denetleme faaliyeti)
Burada bir kere, bunlar birbirine
tekabül ediyor diye bir şey yok. Hangilerinin neleri yapabileceğini ileride
göreceğiz ama şu anda kafanızı karıştırmamak için şu anda girmiyorum.
Burada faaliyetler tablosunda
dikkatinizi çeken bir şey var mı? à Aracılık faaliyeti
(ilk üçte hepsi aracılık faaliyetidir.) olmasıdır. Sadece farklı türde aracılık
faaliyetleridir. Neden tek bir ad altında toplanmamış diye sorarsak; bir aracı
kurum bu üç tür aracı faaliyetinden her birini yerine getirmek zorunda
değildir. Sadece bir tane yapması yeterlidir. O yüzden üst başlık altında
demiyor.
Şimdi biz aracılık
faaliyetlerinden başlayacağız ve bu faaliyeti yapan aracı kurumları
anlatacağız. Ama sonradan yatırım ortaklığı ve portföy yöneticiliğini
anlatacağım.
İlk başlamak istediğim nokta şu;
aracı kurumlarının en az bir tane aracılık faaliyetini göstermesi zorunludur.
Yani bir aracı kurumun sadece yatırım danışmanlığı yapması düşünülemez. İllaki
bir aracılık faaliyetinde bulunması gerekiyor. Ama dediğimiz gibi bir tane
aracılık faaliyetinde bulunması yeterlidir.
İkinci nokta ise, bir aracı
kurumun aracılık faaliyeti dışında repo-ters repo, yatırım danışmanlığı,
portföy yöneticiliği yapabileceğini söylemek istiyorum. Yalnız bir aracı
kurumun bu sermaye piyasası faaliyetlerinden bir veya birden fazlasını
yapabilmesi için her biri için yetki belgesi alması lazımdır. Ayrı ayrı yetki
belgesine sahip olması gerekiyor. Bu ilk üç tür için de geçerlidir.
Halka arza aracılık
Biz ilk olarak bu aracılık
türlerinden halka arza aracılıkla başlayacağız. Bu vesileyle halka arz ne demek
onu göreceğiz.
[hocanın son söylediği tebliği
getirelim diğer derste.]
SPK madde 3 c’te belirtiliyor
halka arzın ne olduğu. Sermaye piyasası araçlarının satın alınması için her
türlü yolda halk çağrıda bulunulması, halkın bir A.AŞ’ne ortak olmaya veya
kurucu olmaya davet edilmesi, hisse senetlerinin borsalarda veya teşkilatlanmış
diğer piyasalarda işlem görmesi, halka açık anonim ortaklıkların sermaye
artırımları dolayısıyla hisse senetlerinin satışı. Bunlar kümülatif değildir.
Bütün bu haller halka arz kavramına dâhildir.
Öyle bir şey ki, genelde halka
arz mali yapılarını güçlendirmek için ortaklığın kendisi tarafından yapılıyor
halka arz. Bir başka durum daha var, o nedir? Halka arz yoluna ortaklıklar
başvuruyor büyümek için. Halka arzın sadece kendi tarafından yapılması zorunlu
değildir. Bu pay sahipleri yani ortaklar tarafından da yapılabilir. Yani ben
bir ortak olarak kendi paylarımı halka arz edebilirim. Hatta bu ikisi birlikte
de olabilir. Yani hem ortak hem şirket yapabilir bunu. Bu ikinci kısma çok
kafanızı takmayın bizim asıl dikkat edeceğimiz husus şirket tarafından
yapılanıdır.
Halka arzın illa bir aracı kurum
tarafından yapılmasını zorunlu kılan bir hüküm yok kanunda. Ama tüm büyük halka
arzlarda bir aracı kurum aracılığıyla gerçekleştirildiğini görürsünüz. Peki,
neden böyle bu? Niye böyle bir para vereyim? à Gerek satış konusunda,
gerek pazarlama konusunda, gerek fiyat belirlemede çok daha uzmanlaşmış
kuruluşlar ve bu olanaklardan yararlanmak için aracı kurum aracılığıyla
yapılıyor. Genelde uygulamada bir halka arzın başından sonuna kadar rol
oynuyorlar.
Halka arza aracılıkta şöyle bir
ayırım var: Biri “en iyi gayret aracılığı” ve diğeri de “aracılık
yüklenimi”dir. “Aracılık yüklenimi” de ikiye ayrılıyor. “Bakiye yüklenimi” ve
“tümünü yüklenim”. Şimdi bu kavramlar ne demek bunları anlatacağım.
Şunu bilin ki, her ne kadar
kanunda halka arzın aracı kurum tarafından yapılmasının zorunlu olduğuna
ilişkin bir hüküm yoksa da büyük halka arazların hepsi aracılık kurumu ile
yapılıyor. Şimdi Anonim ortaklık ile aracı kurum arasında aracılık sözleşmesi
yapılıyor ve bu sözleşme üç türden biri şeklinde oluyor.
En İyi Gayret Aracılığı; burada
önemli olan aracı kurumun gayret etmesi önemlidir. Tanım şu şekilde olabilir,
burada aracı kurum izahnamede belirtilen satış süresi içerisinde sermaye
piyasası araçlarını satmayı, satılamayan kısmını ise ya satışı yapana iadesine
ya da bunları almayı önceden taahhüt etmiş olan 3. kişilere satmayı taahhüt
eden sözleşmedir. Burada aracı kurum bu satış süresi içerisinde en iyi gayreti
göstereceğini taahhüt ediyor. Bu kadar ama tabi hiç bir şey yapmaması gibi bir
durumdan söz edilemez. Ama sonuç itibariyle, o süre içinde en iyi gayreti
göstereceğini taahhüt ediyor ama kalkıp da satılamayan bir kısım olursa ondan
sorumlu olmuyor. Yani kısaca satılamayan bir kısım olunca aracı kurum sorumlu değildir.
Öyle bir şey ki genelde küçük
miktarlardaki halka arzlarda uygulama buluyor bu en iyi gayret aracılığı sözleşmesi.
Neden bu böyle sizce? à
Bakiye yükleniminden kastım
şudur: Geriye kalan yani satılamayanları aracı kurum kendisi almayı taahhüt ediyor.
Yani aracı kurumun kendisi bunu taahhüt ediyor. à Aracı kurum açısından
daha riskli bir durum.
Tümünü yüklenimde ise, aracı
kurum en baştan itibaren AŞ’nin halka arz etmek istediğim kısmın tümünü alıyor.
à
En büyük risk ise burada var aracı kurum için. Ama burada aracı kurum aldığı
lotları daha düşük bedele alır. Yani bir nevi ıskonto gibi bir şey. Yalnız
burada şunu soracağım. Öyle bir şey ki en iyi gayret aracılığına küçük miktarlı
halka arza başvurulur çünkü AŞ emindir. Ama burada tümünü yüklenimde ise ikinci
bir risk ise tümünü yüklenimi yapacak bir aracı kurum olmayabilir karşısında
AŞ’nin.
2. Saat
Yazılı bir aracılık sözleşmesi
mutlaka olması gerekiyor. Bu sözleşmede mutlaka alması gereken bir takım
unsurlar var ama bunları daha sonra göreceğiz. Sizinle birde şunu da görmek
lazım, sermaye piyasası devletinde müdahale ettiği bir alandır. Normalde
sözleşmeye kimsenin karışmaması gerekirken, burada bazı unsurların değişmesi vs
isteyebilir SPK. Ama aracılık sözleşmeleri SPK’nın onayına tabi değil asla.
Payların kurul kaydına alınması aşamasında o payların kurul tarafından kayda
alınması için SPK bir takım şeyleri inceliyor. İşte bu incelediği bir takım
şeyler arasında kurul incelediği sırada değişmesini isteyebiliyor. Yoksa en
başta onay filan gibi bir şey yok.
Aracı kurumlarının mutlaka asgari
öz sermaye yükümlülüğünü yerine getirmesi gerekiyor. Bunun miktarına ilişkin
tebliğ var. Aracı kurumun her bir faaliyet için yetki belgesi alması gerekiyor
ya, aynı zamanda orada çalışan kişilerin de yetki belgesine sahip olması
gerekiyor ve de o aracı kurumda yeterli sayıda yöneticilerin bulunması
gerekiyor. Keza o aracı kurumun yeterli mekân ve donanıma da sahip olması
gerekiyor. Yani langur lungur aracılık yapamıyor aracı kurumları, yani bir
takım şartlar ve bunların yerine gelmesi gerekiyor.
Öyle bir şey ki, çok kısa olarak
en iyi gayret aracılığı sözleşmesinde tarafların yükümlülüklerine bir bakalım.
Burada biliyorsunuz aracı kurum izahnamede belirtilen süre içinde o sermaye
piyasası araçlarının satılacağını taahhüt ediyor aracı kurum. Ama bunun
garantisini vermiyor sadece gerekli en iyi gayreti göstereceğini taahhüt
ediyor. Sonuç itibariyle bunların satılacağını taahhüt etmese de burada bir
özen yükümlülüğünün olduğu söyleniyor.
Şimdi, bu özen borcu nasıl bir
özen borcu peki? Biz şirketler hukukunda Yönetim Kurulu üyelerinin özen
borcunda bahsediyoruz. Bu YK üyelerinin özen borcunun objektif olması gerektiği
savunuluyor. Sonuç itibariyle işçinin özen borcuna yollama yapılsa da YK
üyelerinin sorumluluğun objektif olması gerektiğinden bahsediliyor. Aracı
kurumlarının da objektif özen yükümlülüğünün olduğu kabul ediliyor. Hiçbir
yerde bir hüküm olmasa bile (kanunda ve de tebliğlerde)
Öyle bir şey ki, ben mesela
anonim şirketin bir aracı kuruma müracaat ediyorum. Ben biliyorum ki o aracı
kurum o işlemi yapmak için bir yetki belgesi sahip keza çalışanları da yetki
belgesine sahiptir. Yani dolayısıyla bu aracı kurumun yeterli ve profesyonel
olduğunda dair bir güvenim var ve dolayısıyla sübjektif sorumlu olacağından
bahsedilemez.
e
Aracı kurumlar halka arzda
objektif özen gösterdiklerini göstermek suretiyle sorumluluktan kurtulabilir.
Fakat tebliğde bundan daha öte bir özen yükümlülüğü öngörülmüştür ama bu da
sadece ve sadece fiyat belirlenmesi açısındandır. Halka arz edilecek hisse senetlerinin
fiyatının belirlenmesi lazım ve bunu yapacak olan aracı kurumdur. Tabi ki AŞ bu
konuda bir öneride bulunabilir. Ama nihayetinde aracı kurum belirliyor fiyatı.
İşte burada tebliğ çok daha ileri gitmiş ve demiş ki; iş fiyat belirlemeye
gelince daha öte bir özen göstermek mecburiyetinde diyor. Yani azami özen
göstermek zorundadır diyor. Neden? à Çünkü fiyatın
belirlenmesi çok karmaşık bir sistem (fiyat belirlenmesi süreci var). Neden
karmaşık? Çünkü eğer bu fiyat değerlemesi kötü bir şekilde yapılırsa ve hisse
senetlerinin fiyatları çok daha yüksek olarak gösterilirse satış olmaz, o zaman
da halka arazın amacı gerçekleşmemiş olacaktır. Bunun aksine eğer o fiyat
değerlemesi neticesinde çok düşük gösterirse bu sefer de şirket zarar
edecektir. Yani arzuladığı verimi elde edemeyecektir. Yani bu fiyat değerlemesi
çok karmaşık ve düzgün yapılması gerekiyor. Dolayısıyla da kurul burada bu
çıkardığı tebliğde iş fiyat değerlemesine gelince azami özen göstermesi
gerekiyor diyor. Yani basiretli bir tacirin göstereceği özenden daha fazla bir
özen göstermesi gerekiyor.
Burada duruyorum ve haftaya en
iyi gayret aracılığı sözleşmesiyle devam edeceğiz.
Aracılık faaliyetleri ve aracı
kuruluşlara ilişkin esaslar hakkındaki tebliğ
28 Kasım 2011
Aracılık sözleşmelerini ikiye ayırmıştık. Biri en iyi gayret
aracılığıydı. Öteki ise aracılık yüklenimiydi. Aracılık yüklenimini de ikiye
ayırmıştık. Bakiyeyi yüklenim, tümünü yüklenimdi.
Burada yaptığımız bu üç tür sözleşmede tarafların hak ve yükümlülükleri
nelerdir bunlara bakıyorduk.
Geçen hafta en son özen borcunu anlatmıştım. BK vekilin özen
borcu için işçinin özen borcuna yollama yapıyordu. İşçinin özen borcunda da
objektif ve sübjektif kıstas vardı. Aracılık sözleşmeleri de genelde (doktrinde
tartışılıyor ama) vekâlet sözleşmesine yakın bulunuyor. O yüzden de aracı
kurumu için vekilin özen borcundan hareketle hem sübjektif hem objektif kıstas
mı ele alınmalı sorusunu sormuştuk. Ama doktrinde aracı kurumları için sübjektif
kıstasa yer verilmiyor demiştik. Çünkü çok önemli bir şey halka açılmak.
Aracı kurumlar yetki belgesi alarak çalışıyor demiştik.
Bunlar bir mesleki uzmanlığa sahip demiştik ve bütün bunlardan hareketle burada
sübjektif kıstastan hareket etmek çok anlamsız oluyor demiştik.
Kanunda aracı kuruluş terimine rastlayacaksınız. Aracı
kuruluş kavramı daha üst bir kavram. Aracı kuruluş aracı kurum artı bankaları
ifade ediyor. Yani kanundaki terim üst kavramdır.
Biz sermaye piyasası faaliyetlerini gördük ya. Onların
çoğunu aracı kurumlar yapabiliyordu. Ama en alttaki bazılarını yapamıyordu
demiştik. Aynı zamanda mevduat kabul etmeyen bankalarda bu faaliyetlerin birçoğunu
yapabiliyor. Daha kısıtlı bir şekilde bazılarını da mevduat kabul edenler
yapabiliyor. Ama sınavda buna dikkat edin. Aracı kurum ve kuruluşu
karıştırmayın.
Fiyat değerleme çok karmaşık bir süreçtir. Çok zor bir
işlemdir aynı zamanda. Bunun için bir değerleme yapmak gerekiyor. İşte aracı
kurum burada basiretli bir tacirin ötesinde özen göstermesi lazımdır ki
tebliğde buna açıkça azami özen deniyor. Tamam, aracı kurumun özen borcu
objektif bir borç ama fiyat değerleme açısında azami özen borcu vardır. Yani
aracı kuruluş halka açılışın başından sonuna kadar yer alıyor ama işte
bunlardan fiyat derlemede azami özen yükümlülüğü vardır.
Birde aldıklarını geri verme borcu diyoruz. En iyi gayret
aracılığında hepsini satmayı taahhüt etmiyor. Ama satamadıklarını tabi ki iade
edecektir. Mesela 1000 lot halka arz edildiyse 500 satılıp 500ü satılmadıysa
kalan 500’ü ihraççı ortağa iade etmesi lazımdır. Burada şirket terimi değil
ihraççı ortaklığa iade etmesi lazımdır. Yani iade borcuna satamadıklarını iade
edecek, sattıklarından tahsilini iade edecek, ortaklıktan aldığı bir takım
belgeleri almış olabilir veya sermaye piyasasından bir takım belgeler olabilir
veya kendi hazırladığı belgeler olabilir. İşte bütün bunları iade edecektir.
Ama tanımına bakarsanız bir eksik var burada. Eksik olan kısım ise önceden
taahhüt eden 3. kişiye vermesi gerekiyordu eğer bir böyle bir durum varsa, 3. kişiye
verecek kalanları. İşte burada iade yok ama 3. kişiye verecek.
Bilgi ve hesap verme borcu var ayrıca. Aracı kurum, halka
arzın tüm aşamalarında ihraççı ortaklığa bilgi vermesi gerekiyor. Bunun için
ihraççı ortaklığın talebine gerek yoktur. Kendiliğinden bu bilgileri ihraççı
ortaklığa vermelidir.
Bir başka borç ise ihraççının talimatlarına uygun davranma
borcu var. Şimdi burada şöyle bir şey var. Soru şu: İhraççı ortaklık ile aracı
kurum arasında aracılık sözleşmesi var bu vekâlete benzer bir sözleşmedir. Peki,
burada aracı kurum müvekkili olan ihraççı ortaklığın her talimatına uymakla
yükümlü olacak mıdır? à Hayır. Mesela iş fiyat değerlemeye gelince (ihraççı
ortağın yapabileceği bir iş değildir.) bu yapılırken tespit edilen değer gerçek
değeri yansıtması lazımdır. Mesela X hisse senedinin değeri 2 lira ama ortaklık
3 lira diye ısrar ediyor. Burada gerçeği yapmak zorunda yoksa sorumluluğu
vardır. Ama bunun dışında bile her konuda her talimata uymak zorunda değildir.
Daha geniş bir açıklaması var bunun. Bu da, Sermaye piyasası suiistimale açık
bir piyasa ve çok önemli bir piyasadır. Sermaye piyasası bir sürü emredici
kuralı içeren bir piyasa. Unutmayın ki herkes bildiğini okursa nihayetinde
zarar görecek kişi ise küçük yatırımcılardır. Bu yatırımcıların korunması için
bu alan emredici kurallarla çevrili. Böylece her talimatına uyamaz. Peki, hangi
talimatlara uymakla yükümlüdür? à Çok sınırlı alanlarda talimata uymakla yükümlü
tutulabilir. Örneğin reklâm konusunda talimata uyması gerekiyor.
Bir başka borcumuz ise sır saklama yükümlülüğüdür. Sonuçta
aracı kurum ihraççı ortaklığın bütün sırlarını öğreniyor. Şimdi kalkıp ta aracı
kurum bu sırları bir rakibe açıklasa doğal olarak rakip işletme bundan haksız
kazanç sağlayacaktır. Bir kere hiçbir şekilde o şirketle ilgili sırların
açıklanmaması gerekiyor. Bırakın rakipleri kendi veya 3. kişilerin menfaatine
de kullanamaz. Bu nedir sizce? à Mesela ben bir aracı kurumum senin şirketinin halka
arzını gerçekleştireceğim. Ve senin bir birleşme taslağını görüyorum. Ve bunun
sonucunun çok iyi olacağını görüyorsam ve gidip hisse senetlerini topluyorsam
veya 3. kişiye bilgi veriyorsam bu durumda sırrı saklama borcuna aykırı
davranmış oluyor. Burada bu sırların hem kurum dışına hem de kurumdaki farklı
birimlere bilgileri vermemeleri gerekiyor. Peki, bu bilgeleri verebilecekleri
kimse yok mu? à
Adli ve idari soruşturma kapsamında verebilirler. Bir ikincisi ise mevzuat
gereği kamuya açıklama ile yükümlü oldukları bir husus vardır. İşte bunların
açıklanması da bunun istisnası oluyor. (Özel durumların kamuya açıklanması
hakkında tebliğ) Yani dolayısıyla aracı kurum kamuya açıklanması gereken bir
şey öğrenirse bu sır kavramına tabi değildir.
Bir başka borç ise “işi bizzat yapma” borcudur. BK 390/3 à
Buradaki sayılı hallerde vekil bu işleri başkasına yaptırabiliyor (burada
sayılan hallerde). Peki, başkasına yaptırabilir mi aracı kurum? Sonuçta
aracılık sözleşmesi à bir kere yetki belgesi olması gerekiyor. Yani kalkıp
da kel alaka bir kişiye yaptıramaz yani mesela yetki belgesi olmayan bir kuruma
ya da bir gerçek kişiye olabilir bunlar. Ama başka bir aracı kuruma
yaptırabilir mi? à
bunun cevabı yoktur. Tartışmalıdır.
Aracılık Yüklenimi
Bakiye Yüklenimi
Burada sadece farklardan bahsedeceğiz diğerleri aynıdır.
Burada tanımdan da bildiğimiz üzere bir fark vardır. Bu da satılamayan kısmın
alınmasıdır. Yani satılamayan kısmı satın almayı kabul ediyor yani o riski
üzerine alıyor. Burada önemli olan şudur; o da tam ve nakden satın alması
gerekiyor. Yani bir kısmını alayım geri kalanını almayım diyemez. Ayrıca nakden
ödemesi lazımdır. Ayrıca mesela vadeye bağlayamaz mesela 1000 lotu şimdi alayım
500 lotu sonra alayım diyemez.
Bunun dışında farklılık gösteren bir konu vardır. Burada
aldıklarını geri verme borcu ise sadece tahsile edilen parayı iade etme
borcudur. Birde belgeler olabilir işte.
Onun dışındaki bütün borçlar yine burada da aynı kalıyor.
Sır saklama filan filon hepsi vardır.
Tümünü Yüklenim
Burada biliyorsunuz başka bir durum söz konudur. Aracı kurum
daha en baştan itibaren sermaye piyasası araçlarının hepsini satın almayı
taahhüt ediyor. Burada da gene bakiye yükleniminde olduğu gibi tam ve nakden
almak zorundadır aracı kurum.
Yalnız şunu hiçbir zaman unutmayalım. Aracı kurum tümünü
yüklenimde, o sermaye piyasası araçlarını, bundan doğan hakları kullanmak için
almıyor. Bunları halka satmak amacıyla satın alıyor. Böyle olmasa alır yerine
otururdu sonuçta değil mi? Yani burada bir borç karşımıza çıkıyor diğerlerinden
farklı olarak. Bu da halka satma borcudur. Çünkü onun amacı bu sermaye piyasası
araçlarını kendi mülkiyetine geçirmek değildir.
Peki, mesela aracı kurum tümünü yüklenimde hepsini üzerine
aldı. Toplamda 1000 tane var. 1000 tanenin 400’ünü sattı geri kaldı. Burada en
iyi gayreti gösterdi ama satamadı işte. Bu durumda ne yapması beklenir aracı
kurumun. Siz demiştim ya üç tür aracılık vardır diye. Bunlar halka arz aracılık
faaliyetiydi, ikincisi alım satım faaliyetiydi üçüncüsü ise türev araçların
satımı faaliyetiydi. Bu elinde kalanları 2 veya 3’te kullanabilir.
Şimdi aracı kurumlar bir komisyon alıyorlar. Tümünü
yüklenimdeki aldıkları komisyon ise aldıkları fiyat ile sattıkları fiyat
arasındaki farktır. Ama en iyi gayret ve bakiye yükleniminde ise bir komisyon
alıyor. Ama tümünü yüklenimde böyle bir parayı almıyor alım satımın arasındaki
farktan alıyor bu parayı.
Önümüzdeki hafta tebliğle başlayacağız. Onu getirmeyi
unutmayın.
Kısaca şunu söylemek istiyorum. Aracı kurumların denetimi
oluyor. Bunlar bir iç denetime tabidir. Ama bu denetimler AŞ’lerdekinden farklı
olarak bir iç denetime tabidir. Yani içlerinde bir denetim birimi kurmaları
öngörülüyor. Ama işte şunu bilin tebliğde bir iç denetim öngörülmüştür. Ama bu
AŞ’lerdekinden farklıdır. Onun dışında SPK’nın denetimine tabidir. Bir kere ilk
başta mutlaka ve mutlaka kuruluş izni ve faaliyet izni alıyorsunuz. Ayrıca
ondan sonra da farklı bir takım denetimlere tabisiniz. Yani faaliyetlerinizi
gerçekleştirirken gene kurulun denetimine tabisiniz. Bunların detayına
girmeyeceğim. (iç denetim 1, SPK’nın denetimi 2 (hem başta hem de süreçte))
Birde üçüncü bir denetimi var. Bunlar ayrıca bağımsız denetim kuruluşlarının
yaptıkları denetime de tabidirler. Bunların bağımsız denetim kurumları
tarafından denetlenmesi gerekiyor. Denetleme ile alakalı bir sürü tebliğ vardır.
Halka açık AO’lar açısından 3 tür oluyor. Sürekli, sınırlı ve özel denetim
olarak. Aracı kurumlarının tabi olduğu denetim ise sürekli denetimdir. Ama SP
mevzuatında aracı kurumlarının sürekli denetime tabi olduğu söyleniyor. Bu son
söylediğimiz bağımsız denetimle alakalı bir şeydir. Bu bağımsız denetim
kurumları da Sermaye Piyasası Kurumlarından sayılıyor. Burada da denetlemenin
kapsamı vs açısından bir yazılı sözleşme yapılıyor. Yani aracı kurum ile
bağımsız denetim kurumu arasında bir sözleşme yapılıyor.
05 Aralık 2011
Madde 13: Halka arza aracılık sözleşmesi gibi çerçeve
sözleşmede à
aracı kurumlara olağan üstü hak ve özgürlük sağlayan, müşterilerin hakkını
zedeleyici hükümler yer alamaz.
Veya olarak mı anlayacağız? à Kümülâtif mi? à
SPK’ya aykırı hüküm zaten olamaz; müşteri hakkını zedeleyici ve olağan üstü hak
sağlayan olarak anlaşılmalı.
Emirlerin… …hükme yer verilemez diyor. Bir de ama bu zaten
olağan üstü bir hak sağlar aracı kuruma ve müşterilerin hakkını zedeler;
dolayısıyla bu zaten 2. paketin bir örneğidir.
2. Pakete bir diğer örnek ne olabilir?
“Sorumsuzluk kaydı” konabilir mi?
Baskın görüş à evet BK çerçevesinde koyabilirsin ama bu, tebliğe
aykırı olur. Başlı başına aracı kuruma olağan üstü hak sağlar ve ilgili hükme
aykırı olur.
Yani 13. madde à Aracı kurumları
dikkatli davranmaya sevk ediyor.
Aracı kurum ß Aracılık sözleşmesi à ihraççı ortaklık –
sorumluluk buna karşı ama acaba aracı kurum yatırımcılara karşı da sorumlu
(halka arz işlemleri sebebiyle) tutulabiliri mi? Sonuçta sözleşmenin tarafı
değil? Evet olur. Aralarında bir sözleşme olmamasına rağmen.
Halka arzın temel taşlarından biri izahname ve sirküler ve
kamuyu aydınlatmak için düzenlenen belgeler bunlar. Bazı bilgileri içeriyor ki
yatırımcılar ona göre alıyor hisseleri.
Bu belgeler ihraççı ortaklığa ilişkin bilgileri içeriyor.
Aracı kurum ve ihraççı ortak da imzalıyor.
*Aracı kurumun yapması gereken à o belgelerin gerçeği
yansıtıp yansıtmadığını ortaya çıkarmak.
* Aracı kurum o bilgilerin dayandığı belgelere bakacak. Eğer
aracı kurum kendinden gerekeni yapmadan o belgeleri imzalarsa à
Sorumlu olacak ama kusursuz (mesela belgelere baktı) olduğunu ispat ederse
sorumluluktan kurtulur.
Orda gerçeği yansıtmayan bir bilgi var ama onun yalan beyan
olduğunu o aracı kurumdan beklemek mümkün değilse à sorumsuz olur à
(ispatlarsa)
Burada aracı kurumun sorumluluk à TALİ bir
sorumluluktur.
à Yatırımcı ihraççı ortaktan alacağını elde edemediği
oranda à
aracı kuruma gidebilecek!
* Aracılık sözleşmesinde aracı kurum à ben ihraççı ortakla
birlikte sorumlu değilim gibi bir kayıt konsa bile; yani böyle bir sorumsuzluk
kaydı olsa bile à
kurtulamaz!
*yatırımcı à İhraççı ortaklığa gidecek à elde edemedi à
aracı kuruma gidecek ama farz edelim; sorumsuzluk kaydı var sözleşmede à
aracı kurum bunu yatırımcıya karşı ileri süremez ve öder ama sonra ihraççı
ortaklığa rücu edebilir ama etse de işe yaramaz zaten ödeyebilse baştan ihraççı
ortaklık öderdi.
Tüm aracılık faaliyetlerine ilişkin olarak ayrı ayrı yetki
belgesi gerek!
Burada önemli olan daha önce mevcut olan sermaye piyasası
araçlarının el değiştirmesi. (halka arza aracılıkta)
Sermaye piyasası araçlarını satmak ve olmak isteyen
yatırımcıların araç kuruma ihtiyacı var ve kendi başkalarına yapamazlar.
(zorluğundan dolayı.) mutlaka aracı kurum var.
45. madde à tarif. Alım satıma aracılık:
Mutlaka yazılı sözleşme olacak. Bu da bir çerçeve
sözleşmesidir.
Bir aracı kurumun alım satıma aracı olabilmesi için asgari
bir öz sermayeye sahip olması gerekiyor.
Yetkili personel vs. de aynı şekilde gerekiyor.
- Aracı
kurum bu faaliyetleri gerçekleştirirken,
- İhraççı ortaklıkla ilgili,
- İhraççı
ortaklığın ihraç ettiği SP araçları
- Piyanın
genel eğimli ile ilgili, bilgiler verebilir. Ama bunların hiçbiri
yönlendirici (müşteriyi) nitelikte olmamalıdır! (Kastedilen verilen
bilgilerin objektif olması gerekliliğidir. Yorum ve sübjektif veri
olmayacak içinde!)
*Şayet bu bilgiler yönlendirici nitelikte olursa, ortada bir
yatırım danışmanlığı hizmeti söz konusu olur. à Eğer aracı kurum bu
bilgileri verirken eğer herhangi bir ek menfaat elde etmişse o bilgi
karşılığında à
o zaman ortada bir yatırım danışmanlığı vardır!
Müşterilerinin ad ve hesaplarına, S.P. araçlarından hakkını
kullanabiliriz diyor aracı kurumlar (müşteri dilerse) à Alım satıma
aracılıkta. (tebliğde var)
Böylece sıkıntılı ve zorlu ortaklık işleriyle müşteri yerine
aracı kurum uğraşıyor.
19 Aralık 2011
Şimdi geçen hafta türev araçlarının alım satıma aracılığında
kaldık.
Şimdi öyle bir şey ki bu finansal piyasalar (1) spot (peşin,
nakit) piyasalar à
spot piyasalarda her iki taraf da edimlerini aynı anda ifa ediyor. Buradaki
değiş tokuş ne? à
Belli bir varlığın belli bir para karşılığında ifası. Bu ifa aynı anda oluyor.
(2) vadeli piyasalarda ise bu aynı anda değil belli bir süre sonra
gerçekleşiyor.
Bu vadeli piyasalar dediğimiz zaman, bu piyasalarda işlem
gören araçlar bu türev araçlardır. Şu andaki konumuz neydi? à
Türev araçların alım satımına aracılıktır. Aracı kurumlar tarafındandır.
Aracılık faaliyetlerinin 3 tane olduğunu biliyoruz. Türev araçlarının alım
satımına aracılık dediğimizde, türev araçlar bu vadeli piyasalarda işlem gören
araçlar. Bunla ilgili ilk söyleyeceğim şey şu; bir aracı kurumun aracılık
faaliyetinde bulunması için her bir faaliyet için yetki belgesi almak zorunda
demiştim hatırlıyorsanız. Sadece 3 tane aracılık faaliyetlerini göze alırsak,
3’ünü aynı anda yapmak zorunda değildir. Fakat türev araçlarının alım satımına
aracılık yapabilmesi için mutlaka ve mutlaka alım satıma aracılıkta bir yetki
belgesi alması şarttır. Yani illa ki alım satıma aracılık yapacaktır. Ama artı
istiyorsa türev araçlarının alım satımına aracılık yapabilir. Dediğim gibi bu
türev araçlar bu vadeli piyasalarda işlem gören araçlardır.
Peki, türev araç nedir? à Türev araç: değeri
başka bir varlığın değerine bağlı olan mali araçlardır. Bu da bir sermaye
piyasası aracıdır. Sermaye piyasası araçları hisse senetlerinden ibaret
değildir. İşte türev aracın tanımını verdik. Bunlar da çeşitli türlerde
karşımıza çıkabiliyor.
- Türev
araçları
- Vadeli işlem sözleşmeleri (futures)
- Opsiyon
sözleşmeleri (options)
- Forward
ve swap işlemleri şeklinde oluyor.
Bu türev araçlarını bu şekilde gördükten sonra, vadeli işlem
sözleşmesi dediğimiz zaman, vadeli işlem sözleşmelerinde iki taraf aynı anda
edimlerini ifa etmiyor daha ileri bir tarihte ifa ediyor. Burası çok önemlidir.
Burada taraflar önceden belirli bir tarih kararlaştırıyor. Keza hangi varlık
veya varlıkların o tarihte satılacağını veya satın alınacağını
kararlaştırıyorlar. Artı miktar ve fiyatı kararlaştırıyorlar. Yani şu kadar kıymet
şu kadar fiyata şu tarihte satılacak şeklinde kararlaştırıyorlar. Forward and
swap işlemlerinde de aynı şekilde ileri bir tarihte değiş tokuş gerçekleşiyor.
Bunlar vadeli piyasalarda işlem gördüğü için hep ileri bir tarih oluyor. Fakat
opsiyon sözleşmelerinde durum biraz farklıdır. Bu da yine vadeli işlem tabi ki.
Fakat burada şöyle bir şey var, bu opsiyon sözleşmelerinde taraflardan birine
belli bir miktar para vermesi karşılığında (ki buna prim deniyor) yine bir
malı, kıymeti vs. şu kadar miktarda şu kadar bedelden ileride satın alma veya
satma hakkına kavuşuyor. Yani taraflarca belli bir vade kararlaştırılıyor.
Primi veren kişiye belli bir miktarda kıymeti önceden kararlaştırılan fiyatta o
vadede veya o vadeye kadar (mesela 30.12 ve 30.12’ye kadar) ki süreçte o
varlığı satın alma veya satma hakkı veriliyor. Yani opsiyon sözleşmelerinin
konusu budur. [O yüzden aslında opsiyon sözleşmeleri şarta bağlı işlem olarak
nitelendiriliyor. Bunu yazmanıza gerek yok.]
Bu opsiyon sözleşmeleri organize piyasalarda işlem görüyor.
Yani teşkilatlanmış piyasalarda işlem görüyor. Hâlbuki bu forward ve swap
işlemleri tezgâh üstü piyasalarda (over the counter) işlem görüyor. Organize
piyasa ve tezgâh üstü arasındaki farklar nelerdir? à Organize piyasalarda
adı üstünde organize zaten. Bunlar hukuki ve operasyonel alt yapıya sahip
piyasalardır. İşlemler belli bir mekânda gerçekleşiyor. Birçok piyasa
katılımcısı vardır. (öyle iki üç kişi filan değil yani) başka bir takım
özellikleri daha var ama bu kadarı yeter. Bu organize piyasalar yatırımcıyı çok
daha fazla koruyor. Çünkü belli bir düzenlemeye tabidir. Yani yatırımcının
güvenliği ön plana çıkıyor. Bu tezgâh üstü piyasalarda ise burada öyle hukuki
veya teknik bir altyapı filan yoktur. İşlemler tek bir mekânda gerçekleştirilmiyor.
Birçok piyasa katılımcısı yoktur. İşlemler iki veya 3 taraf arasında yapılıyor.
Ve ürünün fiyatı taraflarca kararlaştırılıyor. Ürün dediğimiz şey varlık kıymet
her neyse. Çok sıkı düzenlemeler tabi değildir bu tezgâh üstü piyasalar.
Nedenini söylemiyorum çok fazla gerek yoktur.
Şimdi öyle bir şey ki; 53. maddede
Madde 53– Türev
araçların alım satımına aracılık faaliyeti, Kanun’un 30 uncu maddesinin birinci
fıkrasının (c) bendi uyarınca ekonomik ve finansal göstergelere, sermaye
piyasası araçlarına, mala, kıymetli madenlere ve dövize dayalı vadeli işlem ve
opsiyon sözleşmeleri dâhil her türlü türev araçların aracı sıfatıyla ve ticari
amaçla alım satımını ifade eder.
Demek ki farkındaysanız türev araçlar öyle araçlar ki
bunların varlığı başka bir varlığın değerine bağlı dedik ya. Peki, o bağlı
olduğu varlıklar ne olabilir? à Uyarınca
ekonomik ve finansal göstergelere, sermaye piyasası araçlarına, mala, kıymetli
madenlere ve dövize dayalı olabilir. Yani türev aracının bağlı olabileceği
diğer varlıklardır. Fakat öyle bir şey ki maddede sadece ve sadece opsiyon sözleşmelerinden
bahsedilmiştir. Ama türev araçlar bunlardan ibaret değildir. Yani tebliğ vadeli
işlemlerin ve opsiyon sözleşmelerinin sadece ve sadece birer örnek oluğunu
bundan başka türev araçlarının da olabileceğini söylüyor. Çünkü SP çok hızlı
geliyor ve yeni araçlarda ortaya çıkabilir ve tebliğ bunları sınırlamak
istemedi. O yüzden örnek olarak gösterdi. Dediğim gibi bu ikisinden başka türev
araçlarda söz konusu olabilir ki nitekim var. Mesela forward ve swap
işlemeleri. Ama sonuç olarak bunların bağlı olduğu bir varlık değeri var.
Onları da saymıştır tebliğ.
Bu tezgâh üstü piyasalarda ve organize piyasalar arasındaki
farklardan diğeri ise, aracı kurumlar tezgâh üstü piyasalarda faaliyet göstermiyorlar.
Zaten aracı kurumların türev araçlarının alım satımına aracılık deyince
organize piyasalarda işlem görenlerde aracılık ediyorlar. Çünkü diğerine gerek
yok zaten. Çünkü çok serbest tezgâh üstü piyasalar.
Türev Araçlarının alım satımına ilişkin başka bir şey
anlatmayacağım.
Portföy yöneticiliği ve yatırım danışmanlığına aracılık
Şimdi portföy yöneticiliği ve yatırım danışmanlığına
aracılık’a geçeceğiz. Bunlar aracı kurumları tarafından gerçekleştirilebilecek
olsa da bunlar aracılık faaliyeti değildir. O yüzden ayrı tebliğleri var.
Bu portföy yöneticiliğini aracı kurumlar dışında, portföy
yönetim şirketleri de gerçekleştirebiliyor. Ama tabi bunları anlatamayacağız.
Yatırım danışmalığında da aracı kurumlar yapabiliyor. Ama onun dışında portföy
yönetim şirketleri de gerçekleştirebiliyor. Ama dediğim gibi bunlara
girmiyoruz.
Bugün girmeyeceğiz ama bir başka sermaye piyasası faaliyeti
de repo-ters repodur. Bizim çıkış noktamız aracı kurumlardır. O yüzden ben
sadece aracı kurumların yapabilecekleri faaliyetlerden bahsediyorum. Yani aracı
kurumların yapamadıkları başka sermaye piyasası faaliyetleri de var demiştik.
Derecelendirme bunlardan biridir. Takas ve saklama da bir sermaye piyasası
faaliyetidir. Denetlemede bunlardan biridir ama bunlardan bahsetmeyeceğiz. Yani
sorumlu değiliz.
Şimdi portföy nedir? à İşletmek veya yönetmek
üzere, çeşitli finansal varlıkların bir araya gelmesi demektir. Buna ilişkin
tebliğe bakarsanız orada 3. maddede finansal varlıkların neler olduğu yazıyor.
Buna ilginizi çekerse bakabilirsiniz. Hepsi bir arada bulunacak diye bir şey
yoktur. Sonuç itibariyle bunlardan bir kısmı sadece olabilir.
Aslında portföy yöneticiliği dediğimiz bu faaliyet de, bu
çeşitli finansal varlıklardan oluşan portföyün maddi bir menfaat karşılığında
vekil sıfatıyla yönetilmesi demektir. Peki, buradaki yatırımcı kimdir? à
Portföy yatırımcıya aittir. Bu yatırımcı bireysel de olabilir kurumsal
yatırımcı da olabilir.
Yalnız şunu unutmayın, portföy yönetmek ve işletmek demek ne
demek aslında? à
Sen geldin bana (ben aracı kurumum) ben portföy oluşturmak istiyorum dedin. Ve
bana bunu işletin dedin. Bunun için bana para ödüyorsun. Yine bir çerçeve
sözleşme hazırlanacak yine. Bu portföy’ü kim oluşturacak? à
Yani çerçeve sözleşmeyi yaptık icraata geçelim. Kim alacak bu istediği finansal
varlıkları? à
Yani benim arkadaşınızın istediği varlıkları satın alma, onun istediği finansal
varlıklar bende yok ben bunları bir yerden alacağım. Piyasadan alacağım.
Buradaki amacım kendim için tutmak değil, ben burada neyim? à
Aracıyım. Ben burada alım satıma aracılık ediyorum. Ama şunu anlamayın: portföy
yöneticiliği eşittir alım satıma aracılık demek değildir. Ama buradaki püf
nokta, bir aracı kurum alım satıma aracılık edebilir. Ama portföy yönetim
şirketi alım satıma aracılık edemez. İşte bu yüzden portföy yönetim şirketi
bunu yapabilmek için bir aracı kurumla anlaşması gerekiyor.
Bir şey daha ekleyeceğim. Portföy yöneticiliği yaparken,
portföy yönetim şirketinin bir iki şeye dikkat etmesi gerekiyor bunu
söyleyeceğim.
26 Aralık 2011
Şimdi biz yatırım danışmanlığını görürken vereceğim tanımda
aracılık faaliyetine benzerlik var gibi gözüküyor Aracılık faaliyetlere ilişkin
tebliğ 46. maddede yönlendirici nitelikte olmayan derken. Bunda yönlendirici
nitelikte olan diyor.
Yatırım danışmanlığı nedir? à Yine bir sermaye
piyasası faaliyeti. Burada da yine maddi bir menfaat karşılığında müşterilere
sermaye piyasası araçları, bunları ihraç eden ortaklar hakkında ve sermaye
piyasası ile ilgili diğer konularda yönlendirici
nitelikte yorum ve yatırım tavsiyelerinde bulunulması demektir.
Farkındaysanız alım satıma aracılık faaliyetinde de tanımda
bu faaliyette bulunan kuruluşlarda yönlendirici nitelikte olmayan bilgi
verebiliyorlardı. Ama bu alım satıma aracılığın tanımı değil bu aslında. Böyle
bir extra hizmette de bulunabiliyordu. Her ne kadar benzese de yönlendirici
nitelikte olmayacak orada. Ama yatırım danışmanlığı olabilmesi için
yönlendirici nitelikte olması lazımdır.
Yönlendirici nitelikte olup olmadığını şuradan anlayabilirsiniz,
eğer verdiği hizmetten maddi bir menfaat elde ediyorsa o zaman yönlendirici
nitelikte oluyordu. Alım satıma aracılıkta tabi ki maddi bir menfaat elde
edecektir. Yine sözleşme de bu belirtiliyor. Ama öyle bir şey ki alım satıma
aracılık yaparken extra olarak yatırımcıya yönlendirici nitelikte olmaması
gereken bilgi verebilir. İşte bunun yönlendirici nitelikte olup olmadığını
anlamak içinse maddi bir menfaat elde ediyor mu bu bilgi karşılığında ona
bakabilirsiniz. Yoksa alım satıma aracılıkta tabiî ki amme hizmeti yapmıyor.
Ama extra hizmetten menfaat elde ediyorsa yatırım danışmanlığı söz konusu
olabilir.
Şimdi yatırım danışmanlığında müşterilere sadece
yönlendirici nitelikte bilgi veriliyor. Burada farkındaysanız hiçbir şekilde
portföy yönetilmesi söz konusu değildir. Portföy yöneticiliğindeyse belirli
şeylerdeki portföyü yönetiyor ve işletiyordu. Fakat orada demiştim ki size,
portföy yönetimi yapan bir aracı kurumun mevcut bir portföy işletmesi lazım ya,
bir takım sermaye piyasası araçlarının satılıp alınması lazımdır. Peki, bunu
kim yapacaktır? à
Ya portföy yöneticiliğinde bulunan kurum zaten alım satıma aracılık faaliyeti
yapabilir. Ama böyle bir aracı kurum değilse yani bu hizmeti vermiyorsa kendisi
alamayacaktır. Yani sadece portföy yönetim şirketiyse alım satıma aracılık edemediğinden
böyle bir şirketle bir anlaşma yapması lazımdır. Aracı kurum ve portföy yönetim
şirketi farklı yani.
Keza yatırım danışmanlığında hiçbir şekilde alım satım söz
konusu değildir. Sadece müşterilere yönlendirici nitelikte tavsiyeler
verilmesinden ibarettir yatırım danışmanlığı.
Yalnız, siz müşteriyi yönlendiriyorsunuz yatırım
danışmanlığı olarak, ama nihayetinde kararı verecek olan müşterinin kendisidir.
Siz onun adına hiçbir şekilde karar vermiyorsunuz. Onu vereceği karar konusunda
bilgilendiriyorsunuz. Yani X şirketinin hisse senedine yatırım yapayım mı
yapmayım mı buna kendisi karar verecek.
Yatırım danışmanlığına ilişkin bir tebliğ var tabi ki. Ki
sizin elinizde olan tebliğlerde hüküm yok ama bu tebliğde var. Orada yatırım
danışmanlığı faaliyetliyle ilgili olarak bu verilen tavsiyelerin tarafsız ve
dürüst olması gerektiği ifade ediliyor. Bunun dışında yine bu tebliğde bazı
faaliyetlerin yatırım danışmanlığı faaliyetinin dışında sayılacağı açıkça
belirtilmiş durumda. Bunlardan biri demin söylediğim, alım satıma aracılık
faaliyetinde bulunan kuruluşların verdiği extra hizmet olan yönlendirici
nitelikte olmayan bir bilgi verirlerse bu yatırım danışmalığı faaliyeti olmaz
diye açıkça söylüyor tebliğ.
Onun dışında bir faaliyetin veya işin yürütülmesi sırasında
eğer süreklilik arz etmeyen, sadece istisnai olarak birkaç olaya yönelik bilgi
verilmesi de yatırım danışmanlığı faaliyeti sayılmıyor.
Burada da yine yatırım danışmanlığı faaliyeti veren kurum
ile müşteri arasında bir sözleşme imzalanacaktır. Ve de bu sözleşmede yine bu
bilginin müşteriye ne şekilde sunacağının da yazılması gerekiyor. Yani sözlü mü
yazılımı vs. şeklinde belirtilmesi gerekiyor.
Keza bu yatırım danışmalığı hizmeti verirken aracı kurumun
gerçeğe aykırı bir beyanda, abartılı beyanda bulunmaması gerekiyor. Ve bu
tavsiyelerini de güvenilir belge ve raporlara dayandırması gerekiyor. Yani
kafadan atmayacaksın ve adam gibi vereceksin bilgiyi.
Keza portföy yöneticiliğinde de aynı şey vardı, bu
tavsiyelerin size belli bir getiri getireceğini de garantileyemezsiniz. Yani
kalkıp da sen şu şirketlerin hisse senedinden al ben sana garanti veriyorum şu
kadar kâr edeceksin şeklinde bir garanti de veremezler.
Tabi ki gene tahmin edeceğiniz üzere yatırım danışmanlığı
için de belirli bir donanıma sahip olması lazımdır. Bunların hepsi teknik detay
o yüzden geçiyorum bunları.
Nasıl ki portföy yöneticiliğinde kişi önem taşıyor, yatırım
danışmanlığında da danışman önem taşıyor. Yani size kim o hizmeti sağlıyor çok önemlidir.
Bu yüzden mutlaka ve mutlaka sözleşmede o danışmanın adının yazması gerekiyor.
Portföy yönetiminde de aynı şekildedir. Veya bu kişi değişirse, o takdirde size
bunun derhal bildirilmesi gerekiyor. Ve siz yeni görevlendirilen kişiyi uygun
görmezseniz fesih edebileceksiniz. (şöyle düşünün portföy yöneticisi sizin
adınıza alıp satım yapıyordu, keza yatırım danışmanlığında da size şu veya bu
hisse senetlerini al diye sizi yönlendiriyor. Dolayısıyla siz çok güvenilir bir
şirketle çalışsanız da o şahısların kişiliği çok önemlidir.
Bunun dışında yatırım danışmanlarının uyması gereken bir
takım ilkeler var. Ama sonuçta yatırım danışmanları sizin kararınızı etkiliyor.
İşte bu yüzden danışmanın bağımsız olması gerekiyor, özen göstermesi lazımdır
size tavsiyelerde bulunurken. Sır saklama yükümlülükleri var. Bütün bunlar
tebliğde yazıyor.
Bu kadar yeter yatırım danışmanlığıyla ilgilidir. Halka arza
aracılık daha ayrı zaten ama alım satım aracılığıyla ve diğer kurumları
birbirinden iyi ayırın.
Son bir piyasa faaliyetimiz. Repo-ters repo à
Menkul kıymetlerin, geri alım veya satım taahhüdüyle alım satımıdır. Şimdi
menkul kıymetlerin geri alım taahhüdüyle alımı repo oluyor. Menkul kıymetlerin
satım taahhüdüyle alınması ise ters repo oluy0or.
Menkul kıymetlerin geri alım taahhüdüne baktığınızda şöyle
oluyor, siz burada satıyorsunuz çünkü paraya ihtiyacınız var. Fakat
kararlaştırılan tarihte ve de bedelde geri alımını taahhüt ediyorsunuz. Burada
repoyu yapan taraf bu parayı kullanmak amacıyla menkul kıymeti geri alım taahhüdüyle
satan taraftır.
Burada dikkat ederseniz, mülkiyet yalnız kesinlikle alıcıya
geçiyor. İşte o vaade geldiğinde tekrar o menkul kıymetin mülkiyeti repoyu
yapan tarafa tekrar geçiyor.
Ters repo da bunun tam aksidir.
Kimler yapabiliyor bu işlemleri? à Tabi ki yine, bunların
her biri sermaye piyasası faaliyetidir. Bunları yapabilmeniz için kuruldan izni
almanız gerekiyor. Biliyorsunuz bazen bazı faaliyetler için ön koşul vardır.
Türev araçlarına alım satımına aracılık yapabilmeniz için alım satıma aracılık
faaliyeti yapabilmeniz gerekiyor. Mesela sadece halka arz faaliyeti yapabilir
mi bir şirket? à
Yapabilir. İlla aracılık faaliyetlerinin 3’nü birden yapmasına gerek yoktur ama
türev araçlarının alım satımına aracılık yapmasını istiyorsan mantıken alım satıma
aracılık yetki belgesine sahip olmam lazımdır. Yatırım danışmanlığı, repo-ters
repo-yatırım danışmanlığında böyle bir şey yok işte.
Portföy yönetim faaliyetini aracı kurum da yapabilir portföy
yönetim şirketi de yapabilir. Yatırım danışmanlığı içinde aynısı geçerlidir.
Aracılık faaliyetini ise halka arz alım satıma aracılık, türev araçlarının alım
satımına aracılık diye 3’e ayrılıyordu. Bunu sadece aracı kurum yapabiliyordu.
(Bankaları hesaba katmayın hiç ondan mesul değilsiniz.) Portföy yönetim şirketi
bu faaliyetleri yapamıyordu. Aracı kurum sadece halka araz ve türev araçlarının
alım satımına ilişkin faaliyeti yapamaz. Çünkü 3.nü yapması için 2. si de
gerekiyor.
Portföy yönetim şirketi kalkıp da aracılık faaliyetinde
bulunamaz. Portföy yönetmek için o portföyü mantıken oluşturmanız lazımdır.
Farklı araçları birleştirdim. Portföyde işletiyorsun o portföyü. Alıp
satıyorsun yani. Eğer portföy yöneticiliğini bir aracı kurum yapıyorsa, o zaman
o aracı kurumun türev araçlarının alım satımına aracılık faaliyetine sahip
olması lazımdır.
Portföy yönetim şirketi ise kurumun türev araçlarının alım
satımına aracılık faaliyetini yapamıyordu. O yüzden bir aracı kurumla bir
sözleşme yapması gerekiyor.
Son olarak aracı kurumların yapabilecekleri faaliyetleri
gördük ya. Bazı sermaye piyasası faaliyetlerini aracı kurumlar yapamaz, derecelendirme,
takas ve saklama gibi… Bunu geçiyorum. Aracı kurumların yapmaları yasak olan
işlemler var. Bunlar tebliğde yazıyor. Madde 58’de yazıyor. Çok uzun olduğundan
hepsini okumayacağım. Sadece birkaç tanesini okuyacağım. Okudu bir kaçını.
Madde 58’e bakın işte. Dolayısıyla her şeyi de yapabilecekler diye bir şey
yoktur.
Vize öncesi sonrası diye bir şey yok. Her şey var. Zaten
binlerce konu işlemedik. Zaten bütün konuları aracı kurumlar çerçevesinde
işleyebiliyorsunuz. Bir tek konudan muaf tutabilirim. O da kayıtlı sermaye
sistemi. Kayıtlı sermaye sistemi dışındaki konular var. Dolayısıyla kayıtlı
sermaye sistemine ilişkin esaslar tebliğini bilmeniz gerekmiyor.
Tebliğler sınavda açık olmayacak. Ama işte aracı kurumlar
çok önemli oradan kesin soru gelecektir.
İlk başta anlattığım şeyler genel bilgidir. Vizedeki 1.
soruya ilişkin bilgiler genel bilgilerdir onlar size her zaman lazımdır.
Vizedeki gibi olacak sorular yine…
hocam sizin adınızla bu yazıyı kendi sayfamda paylaşabilir miyim saygılar.
YanıtlaSilİstediğiniz gibi hocam. Hiç önemli değil
Sil