Bu Blogda Ara

8 Ocak 2013 Salı

Vergi Hukuku Ders Notu


VERGİ HUKUKU HÜKÜMLERİNİN UYGULANMASI
·         Zaman Bakımından
o   Vergi yasalarının yürürlüğe girme zamanı
o   Vergi yasalarının geçmişe yürüyüp yürümemesi
·         Yer bakımından
o   Vergilemenin kişiselliği (uyrukluk ilkesi)
o   Vergilerin yerselliği (mülkilik ilkesi)
·         Anlam bakımından
o   Yorum türleri*
§  Yasama yorumu
§  Yönetsel yorum
§  Yargısal yorum
§  Bilimsel yorum
o   Yorum yöntemleri*
§  Teknik (sözüne göre) yorum
§  Mantıki (ruhuna göre) yorum
*Vergi Hukukunda Yorumun Özellikleri
  • Vergilerin yasallığı ilkesi
  • Vergilemede ekonomik yaklaşım ilkesi
  • Kıyas yasağı ilkesi



Toplumun hukuk sistemi güvenini kaybetmeye başlamışsa, yani yargı yerlerindeki etkinlik hukukun etkinliği, toplum açısından güvende bir sarsılma varsa o zaman onun yerine ikame edecek bir takım yöntemler devreye giriyor. Bunlar çağdaş hukuk sistemleri içinde kabul edilebilecek bir şey değil yani ilkel hukuklar için kabul edilebilir.

Vergi yasalarının geçmişe yürüyüp yürümemesi Türkiye’de ciddi bir tartışma konusudur. Bir yasa yayınlandı, MİT ya da başbakan’ın görevlendirdiği kimselerin bir ceza soruşturması olması için başbakandan izin alması gerekiyor. İşte o kanunda bizim hukuku ilgilendiren madde var. Halen bu konulara yönelik yürümekte olan bir soruşturma varsa onlarda da birinci madde hükmü uygulanır. Yani getirdiğin kanunu geçmişe yürütüyorsun. Oysa biz evrensel olarak öğrendik ki, ceza hukuku dışında hiçbir hukuk dalında kişinin lehine bir düzenleme dahi olsa geçmişe yürümez diyorlar. (Ceza hukuku açısından da bu tartışılıyor. Ki ceza hukukunda sadece lehine ise geçmişe yürüyor.) İşte vergi hukukunda da konusu suç olan bir iş uyguladığınızda sonradan sizin lehine bir düzenleme yapılsa dahi bundan etkilenmeyeceksiniz. Çünkü ceza hukuku dalı değildir. Dolayısıyla yeni bir hüküm geçmişe etkilemez. Ama Türkiye’de yine büyük sıkıntılardan biri, vergi hukuku ile ilgili geçmişe yönelik düzenleme çabasına girebiliyor iktidar. Mesela eğer şu illere yatırım yaparsanız ben size %100 yatırım indirimi veririm diyor. Sonra iktidar ben bunu kaldırırım diyor. İşte çıkardığınız bir yasayla geçmişe yürüyen bir düzenleme yaptınız. AYM Allah’tan halen ekonomik düzenlemelerle ilgili olarak tatmin edici kararlar verebiliyor. Ama artık toplum düzenini ilgilendiren konularda tatmin edici kararlar vermiyorlar. Ama halen parasal konularla ilgili konularda tatmin edici kararlar veriyor. Yatırım indirimi ile ilgili hükümet bir kanun çıkarmıştı. %25’i geçemez yatırım indirimi filan demişti. AYM bunu iptal etti. Çünkü daha önce siz yatırım indirimiyle ilgili bir oransal sınırlama getirmemişsiniz. Sonra bir kanun çıkararak 3 yıl içinde yok ettin ettin yoksa gerisine karışmam demişsiniz sonra bir oran koymuşsunuz %25’i geçemez diye. AYM bunu iptal etti. Doğru yaptı. Neden bunu örnek verdim? à Hükümetler verdikleri bir hakkı geri alabiliyorlar vergi hukukunda işte böyle olduğu gibi.

Hukukçulardan bazıları diyor ki, vergi yasaları toplumu yakından ilgilendiren bir hukuk alanıdır. Dolayısıyla kişinin lehine olan düzenlemelerden de yararlanılabilmelidir diyorlar. Ama bunlar şu sorulara cevap veremiyorlar: Ne zamana kadar geriye yürüteceğiz 50 yıl mı 10 yıl mı? Bunlar nemalandırılmış olarak mı vereceğiz yoksa aynen mi vereceğiz? Bu görüşü savunanlar azdır. O yüzden hâkim görüş olarak vergi yasası hükümleri asla ve asla geriye etkili olarak yürümezler.

Yer bakımından uygulamada ise iki şey gelecektir vergilemenin kişiselliği ikincisi ise vergilenmenin yerselliği ilkesidir.

Şimdi vergilemenin kişiselliği ilkesinden kastımız şudur: Bir ülke kendi uyruğunda olan yurttaşlarını dünyanın neresine giderlerse gitsinler o ülke vergiler diyoruz. Yani bir Türkiye Cumhuriyeti uyruğunda olan bir kimse nereye giderse gitsin o kimseyi Türkiye Cumhuriyeti vergiler diyoruz. Diyelim bu ilkeyi ABD kabul ederse bir ABD vatandaşı nereye giderse gitsin dünya üzerinde onu ABD vergiler.

İşte bu ilkenin tam karşıtı ise vergilemenin yerselliği ilkesidir. O da şudur; bir ülke kendi siyasal sınırları içinde bulunan herkesi vergiler diyoruz. Yani bir ülkenin vergi yasaları o ülkenin siyasal sınırları içinde hüküm ifade eder diyoruz. Demek ki Türkiye cumhuriyeti’nin parlamentosundan çıkan vergiyle ilgili yasalar Türkiye cumhuriyeti sınırları içinde uygulanır yani Romanya da Suriye de bu hükümler ifade etmezmiş. Bunun vergiyle ne ilgisi vardır? à Bu şu anlama geliyor; Amerikalı Coni veya İngiliz Elizabeth Didim'de bir otel işletirse onların bu kazançlarını Türkiye Cumhuriyeti vergileyecek diyorlar.

Buradan hareketle bu iki ilke birbiriyle çatışıyor. Eğer Amerika veya İngiltere birinci ilkeyi benimsemişse Amerikalı Coni’yi Amerika vergilemek isteyecek, Türkiye ise ikinci ilkeye göre vergi kesecek. Yani Coni iki taraftan tutulup gergin bir şekilde çekilecek mi?

Bu durumdan tam mükellef ve dar mükellef kavramlarını yürürlüğe sokarak çözüyoruz. Bir kişinin Türkiye’ye özgülediği emek ve sermaye tutarları üzerinden vergi ödemesidir. Yani bir kişi emeğini veya sermayesini Türkiye’ye getirerek bir gelir elde ediyorsa biz bunların üzerinden vergi alırız. Buna dar mükellefiyete göre alınmasıdır. Tam mükellefiyet ise, diyelim sermayesini getiren kişi Türkiye açısından dar mükellefiyet Amerika açısından tam mükellefiyet, o da şu demek; dünyanın neresinde olursan ol kazandığın miktarı IRS beyan edeceksin diyor. Şimdi bu kişi hem Türkiye’de hem Amerika’dan mı vergi ödeyecektir. Hayır, IRS’te toplanan beyannameler ile Amerika’da bir vergi toplamı hesaplanacak ondan sonra Türkiye’de ödediği vergiler toplamdan kesilecektir. Ama bunu ispat edecektir Türkiye’de ödediğine dair.

Türkiye’deki IRS’in adı ise GİB’dir. Şimdi gelir iradesine beyan edilen bir Türk’ün Rusya da ödediği vergileri o toplam çıkan vergiden mahsup ediyor. Amacımız şudur: Yeryüzünde her tüzel ya da gerçek kişi bir kazanç üzerinden olabildiği kadar tek bir vergi ödesin diyoruz. İşte biz bu yer bakımından uygulanmasındaki iki ilkenin çatışmasını önlemek için dar ve tam mükellefiyet kavramlarını getirdik.

Vergilemenin yerselliği ilkesinin istisnalarına gelince: bunlar önemlidir. Yani Bunlar öyle alanlar ki buralara TC yasaları kendi siyasal sınırları içinde olmasına rağmen giremiyor: Nedir bunlar? à (1) Sivil ve askeri diplomatik alanlar. Örneğin İngiliz büyük elçiliği, ABD incirlik üssü. (2) serbest bölgeler (3) Serbest limanlar (4) Antrepolar (5) Havadan kardan ve denizden transit geçişler. (6) Off-shore alanlar (kıyı bankacılığı alanları)

Şimdi serbest bölgeler ve antrepolar birbirine çok benzeyen iki kavramdır. Dünyadaki ilk serbest bölge uygulaması Türkiye’de olmuştur. Bu tophane’de eskiden Amerikan pazarı derdik, şimdi fokurtucuların olduğu yerde dünyanın ilk serbest bölgesi kuruluyor ve Ford Co.’ya ABD’deki arabalarını de monte olarak getirip o bölgede monte ederek hem dünya’ya dağılması ve Türkiye’ye de arabanın girmesidir. Şimdi serbest bölge ve antrepo birbirine çok benziyor. İkisi de gümrük rejimi ile ilgilidir. Serbest bölge’de bir hammadde ile bir ürün yapılıyor. Ama antrepo rejiminde ise Hindistan'dan baharatları alıyorsunuz onları ambalajlıyorsunuz ya da cam bardakları alıyorsunuz kutulara koyuyorsunuz. Antrepo da dikkat ederseniz malın özelliği değişmiyor. Ama serbest bölgede pamuk giriyor gömlek çıkıyor. Onun için serbest bölge de imalat var ama antrepoda ise özü değişmeden bir şekil değişikliğiyle gümrükten korunarak orada tutma eğilimi vardır.

Serbest liman ise şudur: o limana ulaşan gemiler Türkiye toprağına yanaşmış gibi olmuyorlar. Orada bulundukları sürece Türkiye yasalarından etkilenmiyorlar.

Bir de off-shore var. Ülkenin katı bankacılık kurallarına uymadan bankacılık yapma alanlarıdır. Türkiye’de yoktur. Off-shore alanlarına konulan paralar sigorta alanı dışında kaldığı için çok battı bankalar. Ama bizdekileri batmadılar.

Demek ki, vergilemenin kişiselliğinin istisnaları nelerdir dediğimizde bu 6 maddeyi tam olarak biliyor demeksiniz.

2. Saat

Bir yasa tasarısının olmazsa olmazı şudur; genel olarak o yasanın gerekçesinin olması gerekir. Ayrıca her bir maddenin gerekçesi olması gerekir. Ayrıca madde metinleri olması gerekir. Bunlar yasama yorumuna hizmet eder. Yani hukukçuların takıldığı noktalarda ciddi birer kaynak niteliğinde oluyorlar.

Parlamento çatısı altına yasa tasarısı olarak sürece başlayıp yasalaşmaya kadar ortaya konan bütün görüşler, bizim için çok önemli onlardan yararlanırsınız.

Yönetsel yorum ise bir vergi kanunun X maddesi ile ilgili gelir idaresi başkanlığının yayınladığı tebliğler tam olarak yönetsel yorumun içine giriyor. Buradaki en önemli kaynak ise, tüzük, yönetmelik, genelge önerge gibi kaynaklara bakılarak yapılan yoruma yönetsel yorum diyoruz.

Yargısal yoruma geldiğimizde ise, vergiyle ilgili çeşitli çekişmeler vasıtasıyla ortaya çıkan davalarda ortaya konulan görüşler yargısal görüşü oluşturuyor. Yargı sürecinde yargı organlarının ortaya koyduğu görüşlerdir. Bizim için iki tür yargı kararı vardır. (1) Olağan yargı kararıdır. Yani ilk derece veya ikinci derece yargı kararları. (2) Bir de içtihadı birleştirme kararlarıdır. İBK’ler bizim açımızdan kanun hükmündedir. Ama diğer kararlar vergi mahkemelerinin verdiği kararlar bizim açımızdan bir emsal değeri taşır.
Bilimsel yoruma gelince tıkandığınız konuyla ilişkin bir hususta vergi hukukçularının ne dediği ile ilgili bir durumdur. Bunlar şu anlamda çok kıymetlidir. Bazı hukukçular vardır ki kanunları bile sollayıp geçmişlerdir. Artık o görüler ekol olmuştur ve o konuda yargıç artık bunun üzerine bir şey daha ortaya koyamam der. O yüzden bu gibi hocaların yorumları çok önemlidir.

Yorum yönetmelerine gelince teknik veya mantıki yorum olarak ikiye ayrılıyor. Bir yasa metnini elinize aldığınızda önce onun metnine bakmanız gerekiyor. Özellikle vergi usul kanunu 3. madde “lafzı ve ruhuyla bir bütündür. Lafzı açık olmadığında ruhuna bakılır diyor.” Ayrıca vergi ile ilgili hakikat ne ise o esastır diyor. Hakikat “yemin hariç” gerçek her türlü yolla kanıtlanabilir diyor. Niye yemin hariç? à Normalde aslında anayasa’sında devlet sistemini benimsemiş bir sistemde yeminin olmaması lazımdır. Ayrıca yüce konuları neden dünyevi konulara karıştıracaksınız. Vergi inceleme elemanı iddia makamlarıdır. Bu açıdan cumhuriyet savcılarından farklı değildirler. İşte bu kişilerin iddialarını yemin etmeme dışında her türlü yolla aksini kanıtlayabilirsiniz. VUK’un 3. maddesi o bakımdan çok kıymetlidir. Şimdi benim ablam Nişantaşı'nda görümcesinin evinde oturuyor. Görümcesinin evinde oturduğu için kira filan ödemiyor. Evi bakımlı tutuyor ama kira ödemiyor. Ama vergi usul kanununda emsal kira denilen saçma sapan bir müessese vardır. Hakikat nedir? à Benim ablamın kira ödememiş olmasıdır. Karşısındaki kişinin ise kira almıyor olması. Madde 3 çok önemli olduğu için birçok şey çözülebilir.

3. madde diyor ki, öncelikle vergi yasasını lafsına göre anlamaya çalışacaksın diyor. Bunun eğer anlamında lafız olara tıkanıklığa düşersen o halde lafzın açık olmadığı durumlarda ruhuna gidilir diyor. Yani az önce saydığımız yorum türlerinden biri ile yorumlama çabasıdır. Yani o yasa ile ilgili çıkarken ne söylenmiş, muhalefet ne demiş, yönetsel görüşler neler filan gibi…

Bütün bu yorumları yaparken de (bu bölümü çok önemsiyor hoca sınavda soruyormuş da) bir takım şeylere özen göstermemiz gerekiyor. Yani yorum yapan kişinin sınırları vardır. İşte bunu bize sınırlayan bir takım ilkeler vardır. Vergilerin yasallığı ilkesi AY 73. maddeye bizi götürüyor. 2. fıkra diyor bunu…  Vergiler sadece kanunla koyulabilir deniyor. Hiç kimse kendisine vergi alma yetkisi verilmemişse vergi alamaz ek olarak vergi koyamaz. Harç vb hükümler de kanunla değiştiriliyor kanunla koyuluyor kanunla kaldırıyor.

Vergilemede ekonomik yaklaşım ilkesin gelince; vergi ekonomik bir olaydır. İnsanların elde ettiği gelirlerin üzerine devlet vergi koyuyor. Ama vergiyi sadece ve sadece ekonomik bir temele dayandırırsanız yanılırsınız. O nedenle bir takım politikacılar, konusu ekonomik olan suçun cezası da ekonomik olmalıdır şeklindeki bir uygulamayı vergi hukukunda doğru sonuçları vermez. Vergi bireyin hak ve özgürlüklerini iktidarlar karşısında teminata bağlayan bir müessesedir. Dolayısıyla vergi ekonomik olmakla beraber hukuki bir olay da aynı zamanda. Ticari bir olayı yargıç yorumlarken salt ticari aktivite ile yorumlarsa hataya düşer dolayısıyla hukuki olarak da yaklaşılması gerekiyor.

Kıyas yasağı ilkesine gelince; kıyas genellikle vergi yasalarında var olan hükümlerden hareketle o konuyla ilgili bir düzenleme bulunmayan bir konuda da uygulamaya denir. Mesela su ile ilgili bir düzenleme var şu şekilde vergilendirilir diye. Ama işte hâkim diyor ki, maden suyu ile ilgili olarak da su ile ilgili düzenlemeyi uygulayalım diyor. İşte bu şekilde bir kıyaslama vergi hukukunda kabul görmez diyoruz.

VERGİNİN TARAFLARI
Verginin iki tarafı var. Bir aktif taraf var bir de pasif taraf var. Aktif taraf dediğimizde aklımıza devlet gelecektir. Devlet dediğimizde bir geniş devlet bir de sınırlı ya da dar devlet tanımı vardır. Geniş devlet tanımı bu ülke sınırları içinde bulunan herkes ve her şey geniş devlet tanımını oluşturuyor. Yani sokaklar, binalar, bizler, giysilerimiz. Bütün bunlar devletin bir parçasını oluşturuyor. İkinci tanımda ise, hukuk anlamında önemli olarak, sadece ve sadece bakanlıkları ve bakanlıkların taşra teşkilatını kapsayan devlet tanımıdır. İşte vergi hukuku kendisine dar tanımı esas alıyor.

İşte bu devlet dediğimiz verginin aktif süjesi olarak görünen devlet dediğimiz şey bizim karşımıza maliye bakanlığı ve onun taşra teşkilatı çıkıyor karşımıza. Demek ki verginin aktif süjesi devlet ve alt açılımı ise maliye bakanlığıymış.

Merkezdeki birimlerine gelince, (1)gelir idaresi başkanlığı, (2)gelir politikaları genel müdürlüğü, (3)vergi denetim kurulu başkanlığı… Bu üç birim verginin süjesi olan tarafın merkezdeki birimleridir. Taşra teşkilatındaki birimlere gelince, (1) vergi dairesi başkanlıkları (Türkiye’de 28 tane var) (2) vergi dairesi müdürlükleri ve (3) mal müdürlükleri karşımıza çıkıyor.

Gelir politikaları genel müdürlüğü dünyadaki gelişmeleri izliyor ve bu gelişmeler ışığında bizim vergi ile ilgili şu tür düzenlemeleri yapmamız lazım diyor ve onu sunuyor. Bir cephe birimi değil bir mutfak birimidir. Yani vergi ile ilgili hukuki gelişmeleri hazırlayan bir birimdir.

Gelir idaresi başkanlığına gelince, parlamentodan çıkan yasalara göre mükellefi tespit eden, mükellefin beyannamesini alan, bu beyanname üzerine vergiyi tahsil eden ve süresinde tahsil edilememiş vergileri cebri yolla tahsil eden bir cephe birimidir. Demek ki gelir idaresi başkanlığı bizim günlük olarak karşılaştığımız bir birimdir.

Vergi denetim kuruluna gelince; 10 Temmuz 2011’de 646 sayılı KHK ile kurulmuş bir kurumdur. Vergi incelemesi ile ilgili 4 farklı ve birbirine bezemeyen birimi bir araya getirmişlerdir. Bunlar ise, maliye teftiş kurulu, hesap uzmanları kurulu, gelirler kontrolörlüğü, vergi den etmenleriydi. Bunları vergi müfettişi haline getirmişlerdir. Yani bu 4 farklı yetkinin mensupları sanki aynıymışlar gibi bir araya getirilmişlerdir. Geldiğimiz nokta da vergi denetimleriyle ilgili bir birim ve bakana bağlı olarak çalışıyorlar. GİB’in altıda bir denetim organ kalmıştır.

27 Şubat 2012


En son GİB altında 4 farklı grup birleştirildi demiştik. Bunlar 4 gruba bölündü. Dolayısıyla aslında tekleştiriyorum adı altında unvan aynı ama yapılan işler ayrı ayrı.

Şimdi özel şirketlerde performans sistemi diye bir şey getirildi. Buna göre adamın hayat şartları değişiyor. Yani arabasını arttırıyorlar. Devlette de böyle bir performans sistemi getirdiler. Ama bunun hiçbir uygulaması yok devlettekinde. Sadece ceza var. Ama havucun olmadığı yerde kamçı bir işe yaramaz.

Şimdi GİB’in sitesine girince misyonumuz vizyonumuzdur gibi salakça bir şey yazıyor. Bu çok saçma çünkü yurttaş tüketici değildir. Tüketicilik aşağılıktır, ama yurttaşlık çok yüce bir şeydir. Devlet kurumunun vizyon ve misyonu olamaz. Yani onlar kanunlardan, anayasa’dan doğmuşlardır.

Vergi denetim kurumunda da bir performans sistemi getirmişler. Şu incelemeyi yaparsan, şu kadar, bunu yaparsan bu kadar puan veririm derseniz; yanlışa düşersiniz. Bir kişiye zor inceleme verirsiniz, diğerine kolay verirsiniz. Yani adam inceleyeceği şeyi kendisi seçmiyor ki, nasıl kendi performansını göstersin. Bazı mesleklerde yapılan işleri kuruşlandıramazsınız. Mesela hâkimlerin işlerini kuruşlandıramazsınız.

C grubu à Organize işler ve kaçakçılık, Ç gurubu à

Vergi idaresinin taşra birimine gelince, karşımıza vergi daireleri ve mal müdürlükleri çıkıyor dedik. Her ilçeye vergi dairesi kurulmaya çalışılıyor. Ama eğer nüfusu daireyi kaldıracak kadar değilse mal müdürlükleri zaten var. İşte mal müdürlüklerine vergi yetkisi veriliyor. İşte biz buna bağlı vergi dairesi diyoruz. Mal müdürlüğü şeklinde olmayanları bağımsız vergi dairesi diyoruz.

Biz mükelleflere kümes içindeki kaz diyoruz. Ama bizim sistemimizde kolunu kaptıran kaz, tüm vücudunu kümse kaptırıyor. Örneğin; 6183’da vergi yüzsüzü diye bir kavram var. Bu aslında yüzsüz değil yani kötü bir kavram değildir. Onlar aslında beyan etmişler kendi gelirlerini ama bir takım sebeplerle ödeyememişler. Asıl vergi yüzsüzü hiç devletine kazancını ve iradını beyan etmeyenlerdir. Yani kazanıyor ama kazandığını devletine beyan etmiyor. Vergi dairelerinin kapısından bile geçmiyor. Bu tür insanlar vergi yüzsüzüdür. Biz bunlara kayıt dışı diyoruz. Kayıt dışılık ise ülkedeki bütün sistemi bozuyor. Seçmen iradesini kayıt dışı ekonomi etkiliyor. Seçimin kalitesini etkileyip, yasa koyucu kayıt dışı ekonomi tarafından belirleniyor. Dolayısıyla ülkedeki hukuk sisteminin de yozlaşmasında büyük katkıları vardır.

Vergi süjemiz bizim demek ki pasif süjemiz. (mükelleflerdir) Aktif taraf ise devlet tüm kuralları koyuyor, parayı topluyor filan. O yüzden devlete aktif, mükellefe pasif diyoruz.

Mükellef için Vergi Usul Kanunu diyor ki; mükellef kendisine vergi borcu tereddüp eden (düşen) kişidir diyor. Verginin sorumlusu ise, yaptıkları ödemeler üzerinden vergi dairesine gidip vergisini ödeyen kişilerdir diyor.

Bugün kitaplarımızın 6. bölümü olan vergilendirme sürecine geldik. Bunlarla ilgili bir 81’de bir de 82’de şemalar vardır. Ben 82’deki şemayı olayın akışına daha uygun gördüğüm için, sınavda şematik olarak gösterin dediğinde görmek istediği şema 82. sayfadaki şemadır.

Gözlüklü bey gerçek kişi mükellefleri gösteriyor. Çarklar ise tüzel kişi mükellefleri gösteriyor. Mükellef normalde tam mükellef ve dar mükellef olarak ikiye ayrılıyor. Bizde demek ki gerçek kişi ve tüzel kişi mükellef olarak ikiye ayrılıyor. Mükellefi tanımlamıştık. Mükellef yaptıkları ticari, zirai aktiviteler sonucunda bir kazanç ya da irat elde ediyorlar. Peki, kazanç ve irat aynı kavramlar mı? Yoksa birbirinden ciddi olarak farklı kavramlar mı? à Bu kavramların altını ekonomide üretim etmenleri dediğimiz bir ders var. Kaç tane üretim faktörleri var? à 4 adettir. Bir tanesi emek, sermaye, doğa (toprak, kaynak), müteşebbislik (girişimcilik). Bunların 4’ü olunca üretim olacaktır. Şimdi biz bütün tanımları içinde bulunduğumuz rejime göre yapıyoruz (kapitalist rejime göre) Onun odağını da sermaye oluşturduğu için ona göre tanım yapıyoruz. Sermaye, eğer diğer 3 üretim faktörüyle en az bir tanesi ile bir araya gelerek bir üretim faaliyetinde bulunursa ve bir getiri elde ederse biz buna kazanç diyoruz. Örneğin mesleki kazanç, zirai kazanç gibi. Eğer sermaye bu faktörlerden hiç biriyle buluşamaz ve yalnız başına kalırsa, o sermayenin getirisine de irat diyoruz. Yalnız başına kalan sermaye, eğer likit(para, devlet tahvili, hazine bonosu, gelir ortaklığı senedi, döviz, mevduat hesabı, repo, yatırım fonu vb.) varlıklara bağlanırsa o zaman bu şekildeki sermayenin getirisine biz menkul sermaye iradı diyoruz. Örneğin repodan repo kazancı elde etmek gibi. İşte bütün bunlara menkul sermaye iradı denir. Eğer yalnız başına kalan sermaye unlikit, akışkan olmayan, donuk varlıklara (bina, arsa ve arazi) bağlanmışsa, buralardan gelen getiriye de gayrimenkul sermaye iradı diyoruz. Demek ki kazanç ver irat birbirinden son derece farklı iki kavramış.

Şimdi 82’deki şemada, arada bir eksi var. Elde edilmiş kazanç ve iratlardan katlanılan maliyet unsurlarını indirmemiz gerekiyor. Böylece net kazanca ve irada ulaşmış olacağız. Maliyeyi net kazanç ve iratlar uğraşıyor. Maliyeyi onun öncesindeki süreçlerde ilgilendiriyor çünkü onu diğerleri oluşturuyor. Vergi matrahını oluşturuyor. Matrah, verginin hesabında esas alınan baz rakamdır. Matrahı bize vergi mükellefi bildirir. Yani vergi idaresi kendisi tespit etmez. Olağanüstü durumlar var, o zaman vergi idaresi mükellefin yerine geçerek matrah tespit edebiliyor. Ama gelişmiş ülkelerin hepsinde vergi matrahını mükellefler bildiriyor. Matrah demek ki verginin hesabında baz oluşturan temel oluşturan tutardır. Bunu mükellef bildiriyor. Bunu beyanname ile bildiriyor. Kitabınızda 10 tane beyan sayılmıştır. KDV beyannamesi, damga vergisi beyannamesi gibi bir sürü beyannamemiz vardır. İşte bunların şekillerini formatlarını GİB belirliyor. İşte bunları vergi dairesine beyan ediyorlar. Vergi dairesi kendisine gelen bu beyanlardan hareket ederek vergiyi tarh ediyor. à Tarh ne demek? à Tespit etmek demektir. Vergi idaresinin, mükellefin ödeyeceği vergiyi tespit etmesine biz tarh diyoruz. Matraha vergi oranını uygulayarak ne kadar vergi ödeneceğini belirleyen idari işleme tarh deniyor.

Yani vergi= vergi matrahı (bunu mükellef veya vergi sorumlusu bildiriyor) X vergi oranı (bu kanunda yazıyor.)

İkinci ders tarhı işleyeceğiz.

2. saat

Vergi tarhı kendi içinde 3’e ayrılıyor. Birincisi tahakkuk fişi esası (beyan usulü)dür. à1900’lerin başından itibaren piyasada mal ve para ilişkisini izlemek neredeyse imkânsızlaşıyor. Onun üzerine gelinen noktada deniyor ki, bir insan ancak kendi kazancını bilen insandır deniyor. Bazen eşler arasında bile kimin ne kadar kazandığını bilemeyebilirsiniz. Kaldı ki koca piyasanın yönetimi olunca iyice dramatiktir. Onun için gelinen noktada artık devlet belirleyici olmasın, ne yapsın peki? à Her yurttaşın kendi kazanç ve beyanını, hesaplayıp ona göre vergisini ödediği sistemdir. Beyana dayalı usulün sakıncası nedir? à Tamam, herkes kendisininkini iyi bilir ama olumsuz yanı olarak mükelleflerin (homo-ekonomikus’un) eksik beyanı veya hiç beyanı olmayabilir. İşte o zaman bir mekanizmanın devreye girerek bu eksikliği ortadan kaldırması lazımdır. Bütün sistem güven esasına ve beyana dayalı tarh ama diyelim ki onlar sizin güveninizi ihlal edebilirler. İşte bunu ortadan kaldıran mekanizmanın da bulunması gerekiyor. İşte biz buna idarece tarh diyoruz.

Demek ki ikincisi idarece tarh (ihbarname esasına göre tarh diyoruz) diyoruz. Birincisi ikmalen vergi tarhı, re’sen vergi tarhı, idarece vergi tarhı diye üçe ayrılıyor. Şimdi neden ihbarname esasına göre tarh diyoruz. Tahakkuk fişi esasında vergi dairesi ona bir fiş veriyordu o yüzden diyorduk. Eğer idare mükellefin yerine geçip beyanını hesaplamışsa bu durumda fiş değil, ihbarname düzenleniyor.

İkmalen ne demek? à Tamamlamak demektir. Bir mükellef kendi iradesiyle vergi dairesine bir kazanç veya vergi beyan etmiş. Diyelim ki 100 birim kazanç beyan etmiş, ama daha sonradan alınan ihbarlar, duyumlar veya vergi idaresinin çalışmaları ile bu mükellefin 100 değil de 500 birim kazandığı tespit edilmiş. O halde 400 birim beyan edilmemiş bir kazanç vardır. O halde ikmal edilmesi lazım o kazancın. à Mükellefin eksik bildirdiği matrahı devletin tamamlaması ikmalen vergi tarhıdır işte. Örneğin, gayrimenkul sermaye iradı gelir vergisi 100 birim olsun. Bunu 10 ay sonra devlet yakaladığında devlet buna ceza kesecektir. Vergi Ziyaı Cezası kesilecektir. Kasıt aramıyor bunda. Yani 100 birim de cezası vardır. 10 ay geçti diyor eğer bu vergi zamanında gelseydi paramın alacağı değeri düşürmemesi lazımdı diyor. Onun için bir gecikme faizi alırım diyor. O da (100 X 10 Ay X %1,45) 14,5 birim yapılıyor. Yani 10 gecikme ile yapınca 214,5 birim vergi ödeyeceksiniz. İşte bunun için ihbarname düzenleniyor.

Şimdi ikinci tarh şekli, re’sen vergi tarhıdır. Re’sen kendiliğinden demektir. Yani sizin yerinizi alarak (replace) ile vergi alıyor. Neden kaynaklanıyor olabilir? à Siz kazanç ve iradınız hiç beyan etmemiş olabilirsiniz. Yani 200 birim kira almışsınız ve 200 birimi de bildirmemişsiniz. İkincisi sizin defter ve belgeleriniz vergi incelmesine alınınca, defter ve belgeleriniz sağlıklı bir vergi incelemesine elverişli olmayabilir. Yani o kadar dandik bir kayıt sistemi kurmuş olabilirsiniz ki, bundan hareketle sağlıklı bir vergi matrahı bulunamayabilir. İşte buna biz ihticaca Salih olamama diyoruz. Yani sağlıklı bir vergi incelemesi yapmaya elverişli olmaması kayıtların diyoruz. Vergi Usul kanununda ikmalen tarh 29, re’sen tarh ise 30. maddede düzenlenmiştir. Re’sen vergi tarhı genellikle vergi ziyaı’ndan farklı olarak, re’sen vergi tarhında nitelikli ve kasten bir suç içeriyor. Yani diğerinde nitelikli ve kasten bir suç istisna iken burada kuraldır. Yani vergi ziyaı cezasının yerini kaçakçılık cezası alınıyor. O da 3 kat olarak uygulanıyor. Gecikme faizinde bir değişiklik yoktur. Bunun altında bir de hürriyeti bağlayıcı ceza yer alıyor. Demek ki re’sen vergi ve ikmalen vergi tarhıyla ilgili kitaplarınıza bakacaksınız.

Diğer bir tarh şekli idarece vergi tarhı yani hem grubun adı idarece hem de tarh şekillerinden biri idarece vergi tarhıdır. Bunu eskiden yoğun olarak kullanıyorduk, küçük esnaf ve zanaatkâr götürü mükellef grubundaydılar. 1998 29 Temmuz’da bunlar götürülükten çıkarılıp, basit usule geçirdiler. Eskiden devlet belirliyor bildiriyordu. İşte yorgancılar 5’e ayrılır filan diye. Ama artık böyle değildir. Ama bir yerde halen kullanılıyor. Her 4 yılda bir maliye bakanlığı belediyelerle işbirliği yaparak, arsa arsa dolaşıp arsa birim metre kare fiyatlarını hesaplıyorlar. Onu muhtarlıkta 1 ay boyunca askıda kalıyorlar. Buna bu sürede itiraz edebilirsiniz. Bazen siz Samandıra’da oturup Beşiktaş’taki villadan fazla para ödeyebilirsiniz vergi ödeyebilirsiniz. O yüzden muhtara gidip kontrol edin.

3. ve sonunca tarhımız ise tahrire dayalı tarhıdır. Genellikle arazi ve binalarla ilgili tadilatlara tahrir diyoruz. Diyelim ki bir yerde araziniz var ve bunu parselasyon suretiyle arsaya çevirdiniz ve satacaksınız. İşte biz buna tahrir diyoruz. İşte bunları vergi kurumuna bildirmeniz gerekiyor. Bu tarh günümüzde hiç uygulanmıyor. Aklınızda bulunsun ama uygulanmıyor.

Şimdi geldik vergi idaresince tarh edilen verginin (şemamıza döndüğümüzde) mükelleflere tebliğ edilmesi gerekiyor. Aşamamız tebliğ. (birinci aşama vergiyi doğuran olay, ondan sonra kazanç irat elde edilecek, bunu beyan edeceksiniz, beyandan sonra tarh gerçekleşecek, tarhtan sonraki aşama ise tarh edilen verginin size tebliğ edilmesi gerekiyor. Mesela beyana dayalıysa size tahakkuk fişi verilmesi gerekiyor. İhbarnameye dayalıysa ihbarnamenin size postalanması gerekiyor.) Tebliğ nedir dediğimizde? à Vergi usul kanunu şöyle tanımlıyor Vergilendirmeyi ilgilendiren, hüküm ifade eden hususların, vergi mükellefine, vergi sorumlusuna veya ceza muhatabına yazılı olarak bildirilmesine deniyor. Tebligatla ilişkin bazı hususlar vardır. Bir devlet organından zarf aldığınızda vergiyi ilgilendiren bir hususun çıkmış olması lazımdır. Örneğin Göztepe vergi dairesinden taahhütlü, alma haberli bir sarı zarfın geldiğini görüyorsunuz, içini açıyorsunuz ve kart çıkıyor ve kart size doğum günü kutlama zarfı. Bu vergi hukuku anlamında tebliğden sayılmayacaktır. Yani tebligat olması için zarftan çıkanın tebligat olması gerekiyor. İkincisi hüküm ifade edecektir. Hüküm nedir? (sınavda soruyormuş bunu) à Hayatta birkaç şeyin hükmü olur. Bir Yaradan’ın hükmü olur. Bu bizim dışımızdadır. İkincisi, yasanın hükmü olur. Üç mahkeme kararının hükmü olur, dört kişiler arasında sözleşmenin hükmü olur. Yani bizi ilgilendiren 3 tanedir. Hüküm kendinizin alınmasıdır. Onun için kanunun tali kaynaklarında düzenlenmiş şeylere hüküm denilmez. Yani tüzük ve yönetmelikle bir insanın hakkını elinden alamaz, ona doğurucu işlem oluşturamazsınız. (meclis iç tüzüğü hariçtir. MİT anayasanın da üstündedir.) Onun için sakın tüzük, yönetmelik gibi şeylerden yararlanırken onların hükmünden değil maddesi olur düzenlemesi olur. Onun için siz bunu yapmayın. Demek ki sınavda size hüküm nedir deyince?--> Dönüşü olmayan bir sürecin başlatıcısıdır hüküm. Kesindir nettir hüküm. Hukuk alanında 3 şeyin hükmü vardır. Kanunun, mahkeme kararlarının, sözleşmenin hükmü vardır. Dolayısıyla sevgili arkadaşlar vergilendirmeyi ifade edecek ve hüküm ifade edecektir. Yani o yazının bir kanunda bir yargı kararından kaynaklanıyor olacaktır. Yoksa vergi dairesi müdürünün seni sevmediğim için 100 lira ceza kestim demesi hüküm değildir. Mesela VUK’un 30. maddesi uyarınca şunların ödenmesi filan diyecek. Başka? à Yetkili idare düzenleyecek. Yani mutlaka vergi ile ilgili yetkilendirilmiş birimden gelecektir. Yazılı olacaktır. Devletle ilişkilerde eğer söz konusu olan vergi ise yazılı olmak zorundadır. Yazı çok önemlidir. Her attığınız adımın mutlaka yazılı belgelerini koruyor olmanız sizin için hayati önemlidir, çünkü zamanaşımı filan da tek değildir o yüzden saklayın belgeleri.

Tebligatın değişik türleri var. Olağan, bizim bütün tebligat hukuku kuralları için de geçerlidir, tebligat şekli; alma haberli posta yoluyla tebliğdir. Bu olağan tebliğ yoludur. Hiçbir mercii olağan tebligat yolunu tüketmeden (yani bir kişinin bilinen adreslerine (bilinen adresler VUK’un 93. maddesinde düzenlenmiştir. Başlarken, adres değişikliğinde, dilekçe verirken bildirdiği, dava açarken bildirdiği adreslerine bilinen adresler diyoruz.)) yani vergi dairesi en son ve en güncel adresine olağan tebligat yapacaktır. Yani vergi dairesi olağan tebligat yollarını bitirdim diye kanıtlayabilmesi gerekmektedir. Eğer başvurmamışsa siz hukukçu olarak kararı iptal edebilirsiniz. Yani işlemi şekil yönünden düşürtebilirsiniz. Sadece vergi hukuk açısından değil, olağan tebliğ yolunun kullanılması gerekmektedir. Tebligat o yüzden çok önemlidir. Yani şekilde yaptığı hata nedeniyle siz müvekkilinizin ödemesinin önüne geçebilirsiniz. İkinci tebligat yolumuz daire de tebliğdir. Gelen kişinin bu tebliği alma iradesini göstermesi gerekmektedir. Eğer bunu almazsa önüne bırakarak filan yapamazsınız. Normal tebligat kanununda bu tersidir. Yani önüne bırakıp tutanakla tespit edilip almış kabul edilmiş sayılabilir. Ama vergi usul kanununda bu böyle değildir. Yani tebligatları bana anlatırken sınavda dairede ve komisyonda tebliğde bu çok can alıcı noktadır. Yani o tebligatı alacak kişinin bunu almak istemesine bağlı olduğunu bilmeniz gerekmektedir. Komisyona gelince bizim bazı komisyonlarımız var.

Şimdi aracılık tebliğinden itibaren devam edeceğiz haftaya.

Elektronik ortamda tebliğ ile ilgili çok önemli bir makalesi var Hocamızın. Onu okuyun.

05 Mart 2012


Tebligat evrakında üst alma haberinde yazılı olması durumunda, yargıya gidince tazminat talebinde bulunulabilir. Örneğin bir kişi bolu komando alayında askerlik yapıyor olsun. İstanbul Göztepe vergi dairesinin tebligat yapacağını düşünelim.

Şimdi Göztepe vergi dairesi tebligatı çıkarıyor. Bunu İstanbul Vergi dairesi başkanlığına gönderiyor. İstanbul V.D. başkanlığı ise gelir idaresi başkanlığına gönderiliyor. (kitaplarınızda defterdarlık ifadesi var aracılık tebligatta. Onu çizin onun yerine vergi dairesi başkanlığı yazın.) GİB maliye bakanlığına gönderiyor. Maliye bakanlığı milli savunma başkanlığı, o ise genelkurmay başkanlığına gönderiyor. O ise bizim olayımızda bolu komanda alayında olduğundan kara kuvvetleri komutanlığına gönderiyor. Bu da komanda alay komutanlığına gönderiyor. Bu da mükellefe gönderiyor. [Bunun nedeni şudur. Aracılı tebligatta asla birimler birbirini çiğnemeden tebligat işlerini yapmalıdır. Vergi önemli bir şeyse askeri mekanizma içinde olmayan bir şeyse doğrudan mükellefe gönderilmesi lazımdır. Ancak bu kişi asker olduğundan dolayı askerde olduğum için derse vergi ve cezanın faizsiz ertelenmesini talep edebilir.]

Aracılık tebligatla ilgili sınavlarda uygulamalı bir örnek gelirse, sadece şu söylenecektir: denizci karacı havacı olduğu belirtilir. Arasında hiçbir atlama olmadan yapabilmeniz lazımdır. Yoksa puan alamazsınız. Tebligat düşer atlama yaparsınız. O yüzden bu önemlidir. Çünkü davayı kazanma sebebiniz olabilir. Yani davaya girip müvekkillerine para kazandırma gibi bir şey yapmayacaklar. Sırf buna dayanarak davayı kazanacaksınız. Şekil olmadığı takdirde davayı kazanırsınız. O yüzden eksiklik hakkınız yoktur.

Başka bir örnek, tam mükellef kurumların dağıttığı kâr paylarının ½’si gelir vergisinden müstesnadır. Şimdi size şöyle bir soru sorulduğunda, tam mükellef kurumların gelir vergisinden istisna oranı aşağıdakilerden hangisi diye sorulsa ve yanıtlar şöyle olsa %50, 0,50 ½ ve tümü olmalıdır. Sizin ½’yi işaretlemeniz lazımdır. Tüm bilgiler doğrudur belki ama sizin için ½ kavramı yaşamsal önemlidir. Ama bir işletmeci için sonuç önemlidir. Ama hukuk fakültesi için kanundaki ibare çok önemlidir. Onun için bu proses önemlidir.

Aracılık tebligatın diğer bir özelliği, yurtdışında yaşayan T.C: uyruğunda olan kişilere olabilir. (2) veya yurtdışında yaşayan T.C. uyruğunda olmayan kişiye yapılabilir.[Yurt dışında tebligatmış demek ki ve bu da kendi içinde ikiye ayrılıyor.] Eğer yurtdışında olan birine yapılacaksa; Göztepe V.D. à İstanbul Vergi Dairesi Başkanlığıà Gelir İdaresi Başkanlığı à Maliye bakanlığı à Dışişleri bakanlığı à T.C. Londra büyükelçiliği àmükellef. Bu T.C uyruğunda olan bir vatandaşa yapılan tebligattı. Eğer T.C uyruğunda olmasaydı, o zaman Londra büyük elçiliği bunu U.K. dış işleri bakanlığına gönderecektir. Ama T.C. devletiyle İngiltere arasında bir karşılıklı tebligat yapma ile ilgili sözleşme yapılmışsa olabilecektir. Eğer yoksa böyle bir tebligat yapılamayacaktır. Sözleşme varsa gidecektir. Ve oradan da İngiliz vatandaşına tebligat yapılacaktır (mükellefe) Ama anlaşma yoksa hiçbir şekilde bu tebligatı gerçekleştirmeyeceğiz.

Elektronik tebliğ
Kitaplarınızda yoktur. Devlet kurumları (tebligat kanununda da değişiklik yaptılar) artık size elektronik ortamda tebligat yapmaya çalışacaklar. Ama hukuk devletinde, devletlerin yurttaşlarına ulaşma için kalıcı, klasik yolu yani posta yolu kullanılmalıdır. Çünkü birçok insanın elektronik ortamda tebligat almaya imkânı yoktur. Doğru olan, öncelikle yurttaşlarınıza klasik erişim yollarının en verimlisi olan alma haberli, taahhütlü bir posta yoluyla ulaşmaya çalışmaktır. Bunu başaramıyorsanız başka yolları deneyebilirsiniz. Siz posta ile gönderip sonra bunu hem de e-posta ile yollayabilirsiniz. Bu çok hoş bir şeydir. Ama yegâne tebligat yolu olarak kullanılması halinde bunun davayı düşürücü yani bunun iptal edici işlem olduğunu kanıtlardım. Yani evrensel hukuk sistemiyle bağdaşmadığını gösteriyor.

İlan yoluyla Tebligat

Vergi idaresinin en son başvurması gereken bir yoldur. Bütün tebligat yollarını tüketince yapabilecektir. Olağan bir yol değil olağanüstü bir yoldur. Dolayısıyla diğer tebligat yolları tüketilmeden böyle tebligat yapıldıysa, sizin bu idarenin yaptığı şeyi iptal ettirebilirsiniz. İki şekilde kullanılabiliyor. İnsanlara bir şekilde ulaşılamıyor. Posta idaresinden 3–4 kez dönmüş zarflar koyuyor sizin dosyanıza. Ondan sonra ise ilanla tebligat yapıyorlar. Siz müvekkilinize ilan yoluyla tebligat yapılınca savunmak için vergi dairesine tüm tebligat yollarını kullandınız mı diye sorabilirsiniz. Eğer belgesi varsa tamam. Bir de (2) 5 yıllık zaman aşımı taramaları yapılırken artık olağan tebligat yolarını kullanacak kadar zamanı kalmamışsa idarenin, o zaman bunu kullanmak zorunda kalabilir.

Bu tebligat Anayasa’da belirlenmiştir. Dolayısıyla devletin kurumlarının kafasına göre koyamaz bu ilanları. Bir kotası vardır. Mesela 3000 tirajı aşan gazetelerde yapılmalıdır.

Şimdi basın ilan kurumunun Anayasa’da olması size saçma gelebilir. Bu kurum 1961’le anayasa kültürüne girmiştir. Çünkü bir iktidar vakti zamanında yandaş gazetelere veriyor bu ilanları. O yüzden böyle bir kurum kuralım deniyor. O yüzden anayasa’ya konuyor. Basın ilan kurumu belli bir kotaya göre izah edilebilir ölçüler içinde basın ve yayın kuruluşlarına dağıtma görevi vardır.

2. Saat

Tahakkuk

Tarh edilen ve tebliğ edilen verginin ödenilebilir aşmaya gelmesidir. Hatırlarsanız tahakkuk fişi vardı. Bu fişin hukuki olarak değeri çoktur. Tahakkuk fişi o kadar kıymetlidir. Çünkü (1) tahakkuk fişi beyannamenin makbuzu niteliği taşıyor. Yani beyan etme görevinizi yaptığınızı kanıtlayan yegâne belge niteliğini taşıyor. Hukukta beyan ödemeden daha kıymetlidir. Hukukta önemli olan beyandır. Kâğıt ortamında bunu beyan edeceksiniz. Dolayısıyla beyannamenin makbuzu niteliği taşıyor. Bu mükellef beyanname ödevini yerine getirdi. Yani beyannamenizi yırtıp atabilirler, su basabilir. Ama elinizde fişiniz olduğu sürece hiçbir güç sizin beyan ettiğinizi inkâr edemezler. (2) tahakkuk fişleri kesindir. Tahakkuk sizin beyanınız üzerine düzenlenmiş bir belge olduğu için gidip yargıya itiraz edemezsiniz. Ama diyelim ki tahakkuk fişi üzerindeki bilgiler yanlışsa bununla ilgili gidilebilir tahakkuk fişinde. Ama yargı yerinden önce vergi usul kanuna göre bunu düzeltin diyebilirsiniz düzenleyen yere gidip. (3) Tahakkuk fişi tebligat belgesidir. Yani ben beyannamemi arkadaşınıza götürüp verdiğimde. O da aldığında. Onu makineye girdi, tahakkuk fişini benim elime verdiğinde ve bunu tuttuğumda verilmiş olsa bile bana ayrıca tebliğ edilmesi gerekiyor (emin değilim sor hocaya)

Tahakkuk fişinde ne tür bilgiler yer alıyor? à Adı soyadı unvanı, vergi numarası, TC kimlik numarası, beyan ettiğiniz verginin türü yer alıyor. Verginin dönemi yer alıyor. Verginin oranı yer alacaktır. Hesaplanan (ödenecek) vergi yazacak. Bu verginin ne zaman ödeneceği yazacaktır. Ve bu tarihlerin karşısında hangi tutarda ödeme yapacaktır. Dolayısıyla tahakkuk fişi önümüzdeki planı da gösteren bir belgedir.

Bazen vergi dairelerinde beyannamemizin başına iş gelebilir. Şöyle düşünün bir vergi dairesinin 12 bin mükellefi var. 12 bin mükellefin beyannamesi bir masa üstünde birikiyor. Memurlar her gün tarh dosyalarına takması gerekiyor. Takarken o kargaşa içinde başka bir tanesinin içine girdi. Artık onun bulunması ihtimali sıfırdır. Artık siz beyan etmediğiniz için kaçakçılık statüsüne gireceksiniz. Mükellefler alındı belgesini daha kıymetli görüyor. Ama tahakkuk fişi daha önemlidir. İşte kaybolan belgeye rağmen siz o tahakkuk fişiyle ispatlayabilirsiniz.

Verginin Tahsili

Verginin tahsili gidip ödeme yaptığınız anlamına gelmez. Ödeme tahsilât olmayabilir. O zaman lafızda kanun ne diyor? à Verginin yasasında gösterilen şekilde ödenmesine tahsilât denir diyor. Yani yasada şöyle bir idare varsa iş bu vergi madeni 1 liralıklarla ödenir diyorsa, sizin onu çekle ödemeniz tahsilât sayılmaz. Tabi böyle bir düzenleme yoktur. Şu düzenleme var. Bir yasasına uygun ödenmesidir diyor. İki şekilde tahsil edilmiş sayılır diyor. (1) anlaşmalı banka şubelerine yatırılmışsa ödenmiş sayılır diyor. (2) vergi dairesine ödeyerek yapılır diyor. Bir de motorlu taşıtlar için var sadece o da kredi kartı ile ödeme yapılabiliyorsunuz.

Mükellefin Ödevleri

Önemli bir bölümdür. Mükelleflere vergi usul kanunu ile bir takım yüklenmiş yükümlülükler var. İşte biz bunlara mükellef ödevleri diyoruz. Bunlar (1) bildirim ödevi var, (2) defter tutam ödevi, (3) tutacakları defterleri tasdik ettirme ödevleri var, (4) defterlere yaptıkları kayıtların dayanağı olan işlemleri belgelendirme ödevleri var, (5) bu belge ve defterleri istendiği zaman yetkililere muhafaza ve ibraz ödevi var, (6) götürü sayım ödevi var, (7) vergi karnesi alma ve bulundurma ödevi var, (8) ve diğer ödevler diye ödevleri vardır. Sınavda şu soru gelebilir mükellefin ödevlerini sayınız ve bunlardan birini ayrıntılı şekilde açıklayınız diye bir şey gelebilir.

Mükellefler faaliyet geçerken işe başlayacaklarını veya başladıklarını o mıntıkadaki vergi dairesine bildirmelidirler. Dolayısıyla faaliyete başlamadan önce mutlaka vergi dairesine tescil işlemini yaptırmanız gerekiyor. Demek ki işe başlamadan önce yapmanız gereken bir ödevdir. Yani ey vergi dairesi ben senin mıntıkanda şu adreste faaliyette bulunacağım diyebilirsiniz. Dilekçenizden itibaren en geç 3 gün içinde 2 yoklama memuru gelecek ve iş yerinizin belirttiğiniz faaliyete uygun olup olmadığıyla ilgili, orada ne kadar insan çalışacak, bunlara ne kadar ücret ödenecek sigorta giriş kayıtları yapılmış mı vs. diye bir yoklama tutanağı düzenleyecekler ve bir örneğini size verecekler. Ve asıl örneği sizin adınıza açılacak dosyaya konacaktır. Sizin mükellefiyete ilk adımınız bu olacaktır.

İkinci ödevinizi iş değişikliklerini bildirme vardır. Siz açtınız mantı dükkânını. Sonra orayı fotokopiciye çeviriyorsunuz. Bu işte iş değişikliğidir. Bunu yapmadan önce bildirmeniz gerekiyor.

İşletmedeki değişiklikleri bildirme ödevi: diyelim ki siz Limited şirketken, anonim şirkete döndünüz. Bunları bildirmeniz gerekiyor.

İşi bırakmayı bildirme. İşi sonlandırdıktan en geç 30 gün içinde bu işi sonlandırdığınızı bildirmek zorundasınız.

Bina ve arazi değişikliklerini bildirme ödevi. Mesela arazinizi parselasyon yaptırdınız arsa haline getirdiniz. O zaman bildirmeniz gerekiyor. Ya da bir kamu yatırımı evinizin yanından geçti bunu bildirmeniz gerekiyor. Ya da binanız yıkıldı.

Sonuncu bildirim ödeviniz ise, ölüm olaylarını bildirmedir. Buna hem bizler sorumluyuz hem de devletin bir takım memurlarının bildirme sorumluluğu vardır. Mesela nüfus daireleri. Şimdi şöyle ilginç bir olay var. Bazı kişilerin ölümleri herkesin bilgi alanına girer. O yüzden vergi dairesi bilmiyordum diyemez. à Şimdi bir olay yaşandı böyle Kemal Sunal’la ilgili. O da şu, vergi dairesi bilmediğini savunarak ziraat bankasını dava etti. İşte zaten her yer gösterdi filan. O yüzden bilmiyordum diyemez. Bildirme ödevi budur. Kitapların bir bölümünde ölümle ilgili bir makalesi varmış hocanın. Onu okuyun dedi hoca. “Ölümün Hukuki değerlendirmesi” diye yazın google bakın.

İkinci ödevimiz defter tutmayla ilgili ödevler. Defter tutma hukuki olarak çok önemlidir. Çünkü biz verginin tarhını, oranını filan bu defterlere göre yapıyoruz. İşte biz bu yüzden defterler ve bunlarla ilişkili belgeleri istiyoruz. O yüzden hayati derecede önemlidir. O yüzden VUK’da önemli bir bölüm defterlere ayrılmıştır. Bu defterlerin nasıl tutulacağı filan VUK’da yer alıyor. Çünkü defterler vergi hukukunun adeta olmazsa olmazıdır. İlla kâğıt ortamlı defter olması gerekmiyor. Bilgisayar ortamındaki defterlerde bizim için hayatsal önemlidir. 1. sınıf tacirler bilânço esasına göre defter tutarlar diyor. Serbest meslekle uğraşanlar serbest meslek kazanç defteri tutarlar diyorlar. Şimdi 1. sınıf tacirlerin tuttuğu defter-i kebir yani büyük defter VUK’a göre onay gerektirmeyen bir defterdir. Ama TTK’ya göre onayı gereken bir defterdir. Dolayısıyla VUK’a göre defterlerin saklanma süresi 5 yıllık zamanaşımına tabidir. Ama diğer hukuklara göre 5 yıllık saklama yetmiyor. VUK’a göre 5 yılı geçince bir savunma yaparsınız 5 yıl süre geçti diye. Ama TTK’ya yapamazsınız çünkü orada 10 yıldır. Ya da ceza hukukunda daha fazla olabilir. Alnınız ak yaşamak istiyorsanız bu belgeleri ömrünüz boyunca saklamanız önemlidir.

Defterlerin Tasdiki dediğimizde defterler mutlaka başlanmadan önce noterlere onaylatılması gerekiyor. Tutulan defterler 1 yıllık vergilendirme periyodu tamamlandıktan sonra yine noterden kapanış kaydının yapılması gerekiyor. Yani hem açılışı hem de kapanış kaydının yapılması gerekiyor. Amacımız nedir? à O defterleri noter güvencesine almaktır. Defter kime ait, vergi dairesi neresi, defter hangi nedenle tutulacaktır, defter kaç sayfadan ibaret, defterin yevmiye numarası yazılıyor ve 3 tane üretiliyor. Biri vergi dairesine gönderiliyor. Yani biz vergi dairesi olarak o defterin nasıl olduğunu önceden biliyoruz. Yani siz bir sayfayı yok edince, biz onun yok edildiğini bilebilecek durumdayız. Bir nüshayı deftere yapıştırılıyor. 3. nüshayı ise noterler saklıyor.

Kayıtların tevsiki dediğimizde, defterlere yaptığınız her bir kaydın burada saydığımız belgelerle kanıtlanması ve o belgelerinde mutlaka legal olması gerekiyor. Mesela sizin faturayı aldığınız yer hiç olmamış. İşte sağlam belgelerle kayıtlanmasına biz kayıtların tevsiki denir.

Fatura, irsaliye, irsaliyeli fatura, yolcu ve eğlence yeri giriş biletleri, gider pusulası gibi belgelerle kanıtlamam gerekiyor. Örneğin adisyon fişi, lokantaya gidince masanız adisyon fişinin gelmesi lazımdır. Sizin hesabınızı öderken mutlaka ve mutlaka adisyon fişindeki kalemlerle yazarkasa fişindeki tutarın örtüşmesi lazımdır. Biz genellikle adisyon fişine bakmıyorsunuz. Bakın buna. Şimdi fiş istediniz adam bir bahane uydurdu vermedi. Yazar kasa fişi değil o zaman fatura düzenle diyebilirsiniz. Ama 700 lira üstüne yazar kasa fişi geçmez fatura olmalıdır. Onu bununla karıştırıp 700 lira altına fatura kesemem diyorlar.

Muhafaza, ibraz ise vesikaları, karneleri, defterleri saklamak ve bu defterleri isteyen yetkililere istedikleri anda istedikleri usule uygun olarak gösterme yükümlülüğünüz var. Bu 5 yıldır. Bu defterlerin tutulduğu yılı takip eden yılbaşından itibaren başlıyor.

Diğer ödevlerde sadece kavramları bilin yeterlidir. Onları geçiyoruz.

Kitaplarda 124. sayfaya geldik. Haftaya vergi dairesinin mükellefi denetlemesi ile devam edeceğiz. Bu bölüm kitapta bulunmayan güncelleştirmeleri yaparak gideceğiz.

12 Mart 2012


Fatih Sultan Mehmet döneminde bakı kulları vardır. Korkak insanlar denetimden korkarlar ve de onları yok etmek isterler. O yüzden denetim müesseselerinin yozlaşması için ellerinden geleni yaparlar. Fatih dönemindeki bakı kulları Fatih tarafından kurulmuştur ama o kadar bağımsızlar ve güvenilirlerdir ki Fatih bile talimat veremezdi.

Maliye Teftiş Kurulu artık yoktur. Bu neden önemliydi? à Çünkü bağımsız bir kurumdu.

Vergi Hukukunda Denetim

Yaşamsal önemi vardır. Neden? à Devlet egemen olduğu için sizden vergi alırlar. Devletin bağımsızlığını gösterme yollarından birisidir. Bunu da gücüne dayanarak yapıyor. İşte bu vergiyi 1215’ten itibaren iktidarı elinde tutan güçlerin, her kimse (kral olur, padişah olur, başbakan olur, meclis olur) Magna Carta ruhuna uygun olarak vergi almaları ve topladıkları her bir verginin en küçük miktarına kadar sizin için harcamaları ve bunların da hesabını verebilmeleri için denetim çok önemlidir.

Başka bir önemi ise, devletin egemen ve güçlüdür ya, o yüzden yurttaşlar üzerinde kullanılan bu vergi hakkı kurallara uygun olarak kullanılmalıdır. Sizi tamamen ekonomik olarak yok etme üzerine vergi denetimi yapılırsa bu hukuka uygun olmaz. O yüzden vergi denetiminin, çok önemli ve çok titiz olması gerekir. A ve B kişisini denetime alınca hangisinden başladığınız da çok önemlidir.  Mesela, İstanbul’da eczana incelemesinde tüm eczanelerin incelenmesi daha iyidir.

Uygulamada, hep farklı düşünen insanların vergi incelemesine alındığıyla ilgili, bir ara doğan grubunda filan 40 kişiye varan denetim kurumları vardı. Düşünün KOÇ gibi bir müessese dev bir kurumdur. Yani kimse demez ki, KOÇ bilerek ve isteyerek vergi kaçıyorum diyemez. Kurumsallaşmayı tamamlamış müesseseler vergi kaçırma eğiliminde olmazlar. 40–50 bin adam çalışan yerlerde eğer siz kayıtları doğru düzgün tutmazsanız kendi içinizden çökersiniz.

Maliye büyük mükelleflerle ilgili vergi dairesi kurunca ben karşı çıkmıştım. Çünkü o kadar yakından incelenmeye ihtiyaç yoktur. Ama kobiler için yapılsa bu mantıklı olurdu. Çünkü genelde şahıs işletmesidir.

Onun için vergi denetimi diğer denetimlerden daha yaşamsal önemdedir. Ama bu denetimi yapan kişilerin, masanın bir yanında veya diğer yanından değil ortasından bakması gerekir. Sizin işlemlerinizin incelemeye alınınca, o ülkenin tüzel veya gerçek kişisi olarak, sizin o kişisinin incelediklerini asla ve asla bu incelediklerini devlete veya size aykırı olarak kasıtlı olarak kullanmayacaktır.

Vergi denetimi deyince aklımıza üç tür denetim gelecektir. à(1) Yoklama: Sizinle geçen hafta mükellefin ödevlerini yapmıştık. 7–8 ödevi vardı. Bu ödevlerin yerine getirilip getirilmediğinin araştırılmasına yoklama diyoruz. Yani mükellefe gidip ey mükellef bir bakalım siz defterleri onaylatma görevinizi yerine getirmiş misiniz, defterlerin kapanışı yapılırken süresi içinde bunları noterde onaylatmış mısınız diye bir bakalım diyorlar. Belge düzenine uygun davranıyor musunuz, defterleri usulüne uygun tutuyor musunuz diye bakalım diyoruz. İşte bunların yapılmasına yoklama diyoruz. Yoklama özel yoklama yetki belgesine sahip memurlar tarafından yapılır. Her memur sizde yoklama yapamaz. O halde size yoklama yapmaya gelen kişiye o işle ilgili özel yoklama belgesini sormayın.

Hocam bu yoklama yetki belgesi genel olarak memurda mı bulunuyor yoksa her olaya özgü mü veriliyor? à Genel olarak bir ehliyet gibi belgedir. Ama bir görevin de olması gerekiyor. Yani o yetki belgesinin olması sizin kapınızı çalması yetmez. Bir görevlendirme olması gerekir. Ama VUK’da istediği zaman yapabilir diyor. Ama Türkiye’de insanlara devlet kurumlarından ürktükleri için böyle şeyleri aramıyorlar.

Yoklama kendi içinde ikiye ayrılıyor: Yoklama normalde siz bir iş yerinde faaliyete başladığınızda, ey vergi dairesi gel benim iş yerimi kontrol et diyor. Ya da Vergi Dairesi diyor git diyor kontrol et diyor. Bu bir yoklamadır.

Bazen de toplu yoklama var. Bazen de mükelleflerin yükümlülüklerinin yerine getirilip getirilmediğinin toplu olarak incelenmesi durumu vardır. Örneğin 2000-3000 kişiyle ok meydanındaki tüm iş yerlerini yoklamaya tabi tutuyoruz. Bu olağanüstü bir uygulamadır. Kayıt dışı ile mücadelede bu yöntemi sıklıkla kullanıyoruz.

(2) Bilgi isteme yolu. Vergi dairesi özel kişilerden, tüzel kişilerden ve tüm kamu tüzel kişilerinin tamamından her zaman diledikleri bilgiyi isteme hak ve yetkisine sahiptirler. Vergi idaresi, yabancı da olabilir ama herkesten bilgi isteyebilir. Özellikle kamu idareleri de bunun içinde tutulmasıdır. Bazı meslekler; doktorlar ve avukatlar gibi kişilerin bir takım özellikli işleri olabilir. Örneğin müşterilerinin hastalıkları vs. Tıbbı bilgilerini paylaşmama yükümlülüklerine sahiptir. Avukatlarda onların hukuki süreçleriyle ilgili, yargılanma konuları, hayatları ile ilgili bir takım bilgileri vergi idaresi ile paylaşmaya zorlanamazlar. Ama tabi bir ülke de hukuk zaten zorlanarak yürüyorsa avukatlar da zorlanabilir. Bu olması gereken yol değildir.

Bilgi isteme de kendi içinde 3’e ayrılıyor. (a) bilgi verme, (b)devamlı bilgi verme, (c) ölüm olayları ve intikaller bildirme

Bilgi verme: Bir takım olaylar gelişiyorsa ve maliye bakanlığı sizi yükümlü tutmuşsa o bilgileri verirsiniz. Örneğin bir avukatsan ÜYAP’ta dava açmışsan onu vergi dairene bildirmen gerekiyor diyor. (Faraziyedir bu böyle bir şey yoktur.) Örneğin faaliyet değiştirirken bunu bana bildir diyor.

Devamlı bilgi vermeye gelince; maliye bakanlığı bir takım mükelleflere düzenli bilgi verme yükümlülüğü getiriyor. Örneğin bankalara diyor ki, sana bir yıl boyunca kira koduyla yatan miktarı 1–30 Ocak arasında bildireceksin diyor. Tapu dairelerine sana bir tapu tescil edildiyse bunu bildireceksin diyor. Bunu yerel idareler de bildirebilir. Mesela otellerde yapılan 10 kişi ve daha fazlalık toplantıları bize bildirin diyoruz.

Ölüm olayları ve intikalleri bildirmeye gelince, bu olayların vergi dairelerine bildirilmesi lazımdır.

Aradan sonra vergi incelemesine geçeceğiz. Ondan sonra da vergi incelemesinde yetkili kişileri işleyeceğiz ve kitaplarda da değişiklikler yapacağız.

2. Saat

(3)Vergi İncelemesi
VUK’da: Mükelleflerin hesaplarının gerçeği yansıtıp yansıtmadığının araştırılmasıdır diyoruz. Vergi incelemesi özellikle vergi denetimi içinde çok önemlidir. Eğer iktidarla bu kurumu bir silah bir tehdit unsuru olarak kullanırlarsa, işte bunun sonuçları ciddi olarak vahim oluyor. Örneğin bir dönem önce Aydın Doğan üzerinde yapılan vergi incelemeleri bu kategoriye koyulabilecek incelemelerdir. Sizin kanuna bakmanız lazımdır. Örneğin, varantları alıp hisse senedi veriyorsunuz. Aydın Doğan’ı inceleyen kişi diyor ki varantları hisse senedine çevirmek KDV’ye dâhildir diyor. Ama açıkça kanun hükmü var bunlar KDV’ye dâhil olmaz diye. Hâkim de evet inceleme alanı doğru düşünmüştür diyor. Onun için vergi incelemelerinin kesinlikle nesnel hukuk kurallarından ayrılmadan yapılması gerekir.

Şimdi vergi incelemeleri ikiye ayrılıyor. Olağan ve aramalı vergi incelemesi olmak üzere.

Olağan Vergi İncelemesi kendi içinde beşe ayrılıyor. Sınırlı, Tam, Tasfiye, Vergi İadesi incelemeleri olmak üzere 5’e ayrılıyor. [Kitaplarınızda var detaylı olarak]

Olağan vergi incelemesi olayı şudur: Bir mükellef 5 yıllık zamanaşımı içinde her zaman incelenebilir. Ama koşul şudur, inceleme yetkisine sahip inceleme elemanlarına sizin belgelerinizin incelenmesine dair bir görev verilmiş olması lazımdır. Mesela Göztepe vergi dairesindeki inceleme elemanları var. Oranın mükelleflerinden canının istediğini inceleyebileceği anlamına geliyor. Ama gidip Kadıköy mükelleflerini incelmesi için orada da görevli olması lazımdır. Bir mükellefin hesap ve incelemelerinin yapılmış olması o yıla ilişkin inceleme yapılmayacağı anlamına gelmez. Yani birden çok kez yapılabilir. Yani sizin yapılan incelemede bir şey bulunmadı yazısının verilmesi izleyen incelemelerde ceza olmayacağı anlamına gelmez. Ama incelemelerinde amacını aşan şekilde kullanılmaması gerekir.

Sınırlı vergi incelemesi à Bir konuyla yapılan inceleme sınırlı tutulabilir. Örneğin sadece bankaların arbitraj işlemlerinin incelenmesidir. Örneğin bir sürü işlemler varken, adamların sanat eserleri ile ilgili işlemlerin incelenmesi sınırlı bir incelemedir. Bir şirketin 5 yıllık zamanaşımı süresinde sadece kasım ayının incelenmesi olabilir. Yani incelme bazen konu bazen süre olarak sınırlı olabilir. 6009 sayılı kanunla, sınırlı vergi incelemelerinin süresi 6 ay ile sınırlandırıldı. Yani bir inceleme elemanı sizin işlemlerinize sınırlı olarak bakıyorsa, incelemeye başlama tutanağının tutulmasından itibaren 6 ay içinde bitirmek zorundadır. Veya haklı sebeplerle bir 6 ay daha uzatılmasını istemesi lazımdır. à Şimdi bir görev gelince size, VUK diyor ki, bir mükelleften bir bilgi talep ediliyorsa, ona en az 15 gün süre verilir diyor. Yazılı olarak ilgi şu tarihli maliye bakanlığı yazısı ile şu dönem hesap ve işlemleriniz vergi incelemesine alınmıştır diyeceksiniz. Dolayısıyla mükellefe bu incelemeyi ben değil maliye bakanlığı verdi diyorsunuz. Yazı devam ediyor. İncelemeye alınmıştır. Sizin bu yazının tebliğ tarihinden itibaren en geç 15 gün içinde hazır bulunmanız diye yazılmış bir yazıdır. Bunu alma haberli ve taahhütlü olarak postaya veriyorsunuz. Mükellef bunu alınca bir takım hakları varsa VUK’dan kaynaklanan haklarını kullanabilir. Pişmanlıkla düzeltme yapabilir. Amerika’da bu bir haktır. Siz öncelikle onları hukuki incelemeye tabi tutunca onlara haklarını kullanması süresi veriyorsunuz. Bizde bu iş biraz müphem yürüyor. Ama biz bir çıkarsama ile diyoruz ki, incelemeye incelemeye başlama tutanağı düzenlenince başlayacaktır. Ondan sonra pişmanlık veremez. Ama o tutanağı imzalamadığı sürece bu hakkın kullanılması engellenemez. Ama bazılarında diyor ki, biz ona o yazıyı yazınca bizim ıttılaımıza girmiştir diyor. Pişmanlığı ise ıttılaına girmesini gerektirir. Peki, biz o yılların pişmanlığın kesebilir miyiz? à Hayır kesemezsiniz. İncelmeye başlama tutanağını düzenlemediğiniz sürece bir hukuki yorumla ortadan kaldıramazsınız diyoruz. Eğer buna aksi bir şey olursa görevi kötüye kullanmaktan dolayı suç duyurusunda bulunmanız lazımdır. 6009 sayılı kanunda önce vergi incelemesinin en zaman başlayacağı belli değildi. Onunla bu tutanağın tutulması ile başlar diyor. 6009’dan evvel vergi incelemesine başlanmadan evvel mükellefin defter ve kayıtları isteyemiyorum.

Tam vergi incelemesi; konu itibariyle bir mükellefin bir hesap dönemi içindeki bütün işlemlerine bakılması anlamına gelir. 1 Ocak–31 Aralık arasındaki bütün işlemlerinin incelenmesi anlamına gelir. Bunun kanuni bitirilmesi gereken süre 12 aydır. Bu süre gerekli koşullar varsa 12 ay daha uzatılabilir. Bunların varlığı ve yokluğu vergi inceleme elamanı ve onun bağlı olduğu dairenin hakkıdır. Ama siz bir hukukçu olarak bunları irdeleyebilirsiniz.

Tasfiye incelemeleri: TTK’ya gereğince bir tasfiye kararı alınmışsa, tasfiye olabilmesi için öncelikle vergi incelemelerinin olması gerekir. Aksi takdirde tasfiyeyi bitirmezsiniz. Tasfiye memurlarının tasfiye dönemindeki vergilerle ilgili sorumluluğu vardır. Bunu ortadan kaldıran şey, tasfiyeye ilişkin vergileme raporunun yapılması gerekiyor. Onun için siz hukukçu olarak tasfiye incelemesinin hızlandırılmasını talep etmeniz gerekir.

Veraset ve intikal vergisi incelemeleri; Bu da özellikle büyük servet bırakan kişiler öldüğünde yakınlarının beyanları alınır. Onların ilk beyanları üzerinden incelemeler yapılır. Benim babam ölmüş ve bana gemiler, şirketler kalmıştır. Ben bilmem ki değerlemenin nasıl yapılacağını. O yüzden uzman kişinin değerlemesi gerekmektedir. Beyanname verme sürelerine uymanız gerekmektedir. Siz süresinde beyanda bulundunuz. Buna göre bir tarhiyat yapılır. Sonra incelemeye sevk edildi. Sonra daha fazla çıkınca, aradaki tarhiyat size bildirilir ve talep edilir.

Vergi İadesi İncelemeleri; bunlar teminat mektubu ya da yeminli mali müşavir incelmesi ya da yetkili kişilerin incelmesi yoluyla yapılır. Bunun da çok uzun ve ayrı bir yolu vardır. Karmaşık ve detaylı bir süreci vardır.

Geldik Aramalı Vergi İncelmesine

Bu bir hukukçu için çok önemlidir. Bunun için bir kere öncelikle, olağan vergi incelemesi yoluyla ortaya çıkarılamayacak bir takım yazı ve belgelerin olması lazımdır. İkinci olarak, sizinle ilgili çok donanımlı kayıt dışı muhasebe kayıtlarının yapıldığına ilişkin ihbarın gelmiş olması gerekebilir. Bunun olması çok önemlidir. İhbarı yapan muhbirin  (Arapça bir köke Türkçe yapım eki eklenemez. Buna ihbarcı denmez o yüzden. O yüzden muhbir diyecektir.) mutlaka ihbar dilekçesinde adını soyadını adresini yazmalıdır. 3071 sayılı kanunun 4. maddesinde ihbar şikâyet ve dilekçe hakkı adlı kanunda yazıyor. Bu konuda hocanın  bilgi edinme ve dilekçe hakkı adlı bir kitabı varmış. Bu ihbar veya şikâyetin işleme konması için ihbar ve şikâyette bulunan kişinin adının soyadını adresi olması gerekir diyor. 6. madde diyor ki, 4. maddede sayılan unsurlardan bir tanesi eksikse o dilekçe işleme konulamaz deniyor. [Başbakanlık genelgesi ile bunu aşmaya çalışıyorlar.]

Anonim ihbar şu yüzden kabul edilmez. à Hakkında ihbarda bulunan kişi diyor ki, Hocam şu kadar vergi kaçırıyor diyorlar. Altında da bir dost yazdılar. Bunun üzerine beni bir incelemeye alınca bana bir zahmet veriyorlar. Ben de diyorum ki, benim bütün işlemlerim hukukidir. Sonra ben diyorum ki beni şikâyet edeni bana verin ve ben ona karşı tazminat davaları açın diyor. Hukuken hesap vermeniz gerekiyorsa vermeniz gerekiyor. Aramalı vergi incelmesinde mutlaka şunu istemelisiniz; sizin müvekkilinizde devlet hiçbir şey bulamadı. O zaman diyeceksiniz ki, neden yapıldı bu inceleme? Onlarda muhbir var diyorsa. O zaman onun adını verin diyeceksiniz. Muhbir yoksa size kimseyi veremeyecekler. O zaman siz idare aleyhine 3071’e aykırı olarak hareket etmekten dolayı maddi ve tazminat davası açabilirsiniz. Bunu AHİM’e taşıyabilirsiniz. Arama çok önemlidir. Sizin mahrem alanlarındaki her türlü bilgiye el konuluyor. Sizin dokunulmazlık alanına giriliyor. Böyle bir durumda sizi kimi şikâyet ettiğini öğrenme hakkınız vardır. İhbar gerçek çıkmazsa. Ama ihbar gerçek çıkarsa bu sefer sizi şikâyet edenin hukukunu koruma yükümlülüğü vardır. Muhbirin hayatı ile ilgili en ufak bir risk doğduğunda siz yine devleti dava edebilirsiniz. En çok üzerinde durduğum şey, bireyin hak ve özgürlüğünü devletin gücünü kullanarak engellemesinin karşısında durmanızdır.

Aramalı vergi incelemesini resen yapamıyoruz. Sulh ceza yargıcından mutlaka arama kararı alınıyor. Ve ona dayanarak karar alınması gerekiyor. Farklı yerlerde arama yapılacaksa, herhangi bir yerden alınan arama kararı yeterlidir. Ama koşul nedir? à O arama kararında hangi il ve adreslerde arama yapılacağını göstermek gerekiyor. Yargıcın onu tek tek yazması gerekiyor.

Şimdi arama kararını aldık. Onda çok titizlenmemiz gerekiyor. Arama kararını arama yapacağımız tarih ve saate yakın zamanda yapılmalıdır. Mesela arama kararı bugün alınmalı en geç yarın sabah gün doğumunda başlamalıdır. à Şimdi arama yaparken şu olmalıdır. Bir darphaneden dikişsiz torbalar alınır. Düğüm olmayan özel üretilmiş iplikler alınıyor. Küçük küçük kartonlar kesiyoruz. Bunları iki yerinden zımbayla deliyoruz. Bal mumu mühürler alıyoruz. Bunlarla gidiyoruz. Bilgisayarlar çok önemlidir. Alıyoruz bilgisayarı ve o dikişsiz torbanın içine koyuyoruz. Onun ağzını onların huzurunda kapatıyoruz. Ondan sonra iple güzelce bağlıyoruz. Sonra iki kartonun üstüne yapıştırıyoruz. Sonra işte mühürlüyoruz filan. Ondan sonra onları getiriyoruz Karaköy’e. Tutanakla mühürleri bozuyoruz. Sonra torbaları açıp tutanağı yazıyoruz. İçinde bilgisayar çıkıyor. Onun hafızasındaki bilgileri 2 tane harici hard disk alıyoruz. Bu disklere bilgisayardaki tüm bilgileri aktarıyoruz. Sonra tekini kapalı mühürlü torbaya koyuyor ve tutanaklıyoruz. Ama sizde polis böyle yapmıyor. Böyle yapılmayan delil hukuka uygun delil değildir.

Haftaya 646 kanunu ekleyeceğiz kitaplara o yüzden yine kitaplı gelin.

19 Mart 2012


Bugün geldiğimiz yere kadar sınavdan sorumlu olacağız. Kitabın sonlarındaki makaleler sınav sorumluluğuna dâhildir. Bu sınavda doğrudan bilgileriniz ölçülecektir. Bir problem çözümü, analiz veya sonuçlara varma gibi bir yönünüz ölçülmeyecek. Birinci sınav salt bilgi olduğu için ciddiye alın. Çünkü ikinci sınavda bir monografi ile karşılaşacaksınız. Bir mükellef şöyle olmuştur, böyle böyle şeyler yapmıştır. Buna göre olayı çözün sorusuyla karşılaşacaksınız. Yani bundan sonra sınav konseptimiz epeyce değişecektir.

Birinci sınav tamamen bilgi sınavı olacaktır. Final sınavınızda ise bir case study ile karşı karşıya olacaksınız. Onun için birinci sınavda makaleleri ıskalamayın ve çalışın. “sirkülerin vergi hukuku karşısındaki durumu”, “vergi psikolojisinin temeli ve ahlakı”, devlet ve devletin işlemlerinin gelişimi gibi makaleler var. Onlara bakın. Onlardaki İngilizce kavramları da yazın sınavda.

Vergi incelemesinden aramalı vergi incelemesine geldik.

Diyelim ki polis her tarafı kameralarla donatıyor. Ama Türkiye’de mobese kameralar için bir makale yok. Ama her mobese kameranın hukuktaki kişinin haklarını sınırladığını, küçük dünyasını kaldırdığını görüyoruz. Bunun anayasa ve insan haklarına ne kadar uygun irdelemedikleri için hoca bakıyor.

Şimdi bu gelişen teknolojide parmak izini deniz işletmeleri aldı, onun alt yapısı parmak izlerini korumaya yeterli midir değil midir? à Oradaki uyduruk memurlara veriliyor. Parmak iziniz bir cinayet mahalline bırakılsa ne olacak? à Mesela parmak izinin alınmasının pasaport için hukuku tanınmamıştır.

Aramalı vergi incelemesine geçelim:

Bir aramalı vergi incelemenin yapılabilmesi için, öncelikle o incelemenin olağan vergi inceleme yollarından herhangi biriyle yapılamıyor olması lazımdır. Eğer onlardan biriyle yapılamıyorsa mükellefe yazı yazıyoruz, ey mükellef VUK uyarınca, maliye bakanlığı yazısıyla şu dönem ve konulara ilişkin incelemeye alınmıştır. 15 gün içinde incelemeye katkı da bulunmanız talep olunur filan diyoruz.

O mükellef 15 gün içinde geliyor ve bir inceleme tutanağı düzenliyoruz. Biz mükellefe diyoruz ki, bize defter ve belgelerini getir diyoruz. O getirince başlayan sürece işte vergi incelemesi diyoruz. İşte bu olağan bir akıştır. İşte bu sürece dayanılarak vergi incelemesi yapılamayacak durumdaysa biz o zaman aramalı vergi incelemesi dediğimiz olağan üstü bir yola başvuruyoruz. Olağan üstü çünkü kişinin küçük dünyasına yargı kararıyla müdahale ediyorsunuz. Sizin iradeniz olmadan sizin bazı şeylerinize el koyup taşıyoruz. İşte bu yüzden aramalı vergi incelemesi yapılabilmesi için kişinin olağan inceleme yollarından herhangi biri ile yapılamıyor olması lazımdır.

Hangi durumlarda olağan inceleme yoluna gidilemeyeceğine karar verilir? à (1) Donanımlı bir ihbar gelir. O diyordur ki, mükellef şöyle kayıt dışı bilgi tutuyor ve şuralarda gizliyor. Bunlar bilgisayar ortamından filan olabilir. Kâğıt olabilir. İşte bu mükellefin bu bilgilerine ulaşmak için aramalı vergi incelemesi yapılabilir. Çünkü mükellef zaten normal kayıtları getirecektir. Gizlediklerini getirmeyecektir.

İhbarın özelliklerini yaptık mı? à 3071 sayılı bir kanun vardı. à Donanımlı bir ihbarı ben yazabilir miyim? Yazabilirim. Altına da bir şey yazmazsam. Ve bu ihbarın uzaktan yakından gerçekle ilgisi yoksa. Bu ihbara dayanarak başınıza bir sürü şey gelse. Aradan 3-5 yıl geçse ve bu ihbarın gerçek olmadığı anlaşılsa. Bu 3–5 yılın hesabını kime soracaksınız. 657 sayılı kanunda devlet memurlarına yersiz ihbarda bulunulursa o ihbarla ilgili suç duyurusunda bulunulabilir. à İşte siz emniyete bana bu yalan ihbarı yapan kişiyi savcılığa sevk edin deyince emniyet genel müdürlüğü ne yapacaktır? à Bir şey yapamayacaktır. O halde sizin emniyet genel müdürlüğüne doğrudan dava açmanız gerekecektir. Çünkü görevini eksik yapmıştır. Çünkü 3071 in altıncı maddesinde diyor ki, 4. maddedeki unsurların herhangi biri bulunmaz ise o dilekçe üzerinden herhangi bir işlem yapılamaz deniyor. à Tüm unsurlar varsa fakat muhbir o kişi değilse yine 6. maddeye girer. Çünkü ilgili o kişi değildir. Hukukçu olarak aramalı bir vergi incelemesi yapılmışsa sizin şunu sormanız gerekiyor: Ey maliye bakanlığı, bize benim müvekkilimle ilgili ihbarda bulunan kişinin VUK’a göre adını bildiriniz diyeceksiniz. İşte vergi inceleme elamanının size bir isim bildirmesi lazımdır. Ama bildirmezse, siz maliye bakanı ve onun adına bu görevi yapanlar hakkında maddi ve manevi tazminat davası açmanız lazımdır. Bunu AHİM’e kadar götürmeniz lazımdır. Çünkü kazanırsınız. Tabi bunun için ihbarın asılsız çıkması gerekmektedir.

Dolayısıyla aramalı vergi incelemesi için donanımlı bir ihbar olması lazımdır.

(2)Veya harici bir takım bilgilerden hareketle o mükellefin olağan yollarla ortaya çıkarılamayacak bir vergi kayıp ve kaçağı yaptığını inceliyor olması lazımdır.

*Aramalı vergi incelemesi yargı kararı olmazsızın yapılamaz. (sulh ceza mahkemesinden alınacak bir kararla yapılması lazımdır.) à Bazen aramalı kararla gittiğinizde yargıçlar bu kararı yazmakta zorlanacaklar. Polis gittiğinde zorlanmadan kararı veriyorlar. Ama bir vergi müfettişi gittiğinde bu arama kararını vermekten imtina ediyorlar. Çünkü arama kararını ceza kanunu veya ceza usule göre vermek değil, VUK’a göre vermekte zorlanıyorlar. Çünkü vergi hukukunu bilmiyorlar genelde. Gittiğinizde yanınızda VUK’la gitmezseniz yargı yerinde bir VUK bulamayabilirsiniz. Yani oradaki Sulh Ceza Yargıcı’nın elinin altında VUK’u bulma imkânı olmayabilir.

Alama kararını almak için bir sulh ceza yargıcına gitmek gerekiyor. Peki nasıl? àBir sulh ceza yargıcına yazılmış dilekçe ile gideceğiz. Bu dilekçeyi sulh ceza yargıcına bakan cumhuriyet savcısına vereceğiz. Bir dosya açacak ve o dosya üzerinden arama kararı alınacak. Bu kararı almak için yazdığınız dilekçe de VUK’un ilgili maddeleri bulunacak, eğer ihbara ilişkin yapıyorsanız buna ilişkin bilgilendirmeyi yapmanız gerekiyor. Ama yargıçlar şunu diyebilecektir. Ben arama kararı vereceğim, sorumluluğu var. Onun için bir takım delilleri görmem lazım diyebilir. Ama siz muhbirin adını verdiğiniz zaman sorumluluk hâkimde değil sizdedir. O yüzden muhbirin ismini vermemek için ismini silerek fotokopi çekmeniz gerekiyor.

Arama kararını alırken şuna özen gösterin, aramayı yapacağınız en yakın zamanda aramayı yapmanız lazımdır. Yani kararı 3–5 gün önceden alıp sonra yapmanız yapmamanız gerekir. Çünkü bilgi sızıp tüm bilgiler yok edilebilir. O yüzden maksimum 1 gün önceden yapmanız gerekir. Ama sizin o arama kararı almadan önce bütün diğer işleri bitirmeniz gerekiyor. Eğer bu donanımlı işleri önceden yapmazsanız, çok farklı durumlarla karşılaşabilirisiniz. Devletin değişik kurumlarından destek alarak, o mahallerin tüm yeraltı, yer üstü bilgilerini tespit etmenizde fayda vardır. Hangi emniyet gücünün nerelerde duracağını önceden belirlemeniz gerekmektedir. Geren ihbar veya incelemelerin boyutuna göre karşılaşacağınız potansiyel evrak etmeye göre yükleri taşımak için kamyonu hazır götürmenizde fayda vardır. Onun için emniyet teşkilatını da arama kararı aldıktan sonra, emniyet genel müdürlüğüyle görüşülerek, şu mahalde filanca kişi şunlarla buluşacak diye bir randevulaşma yapmanız lazımdır. Eğer birden fazla arama yapacaksanız, o ildeki sulh ceza yargıcından bir tane arama kararı alınabilir. Ama o kararda bütün adresler tek tek yazılması lazımdır. Ama bunu gerektirdi demek yanlıştır. Mesela röntgen için karara da maddeleri koydurmanızda fayda vardır. Bunu niye anlatıyoruz? à Eğer siz özel kanaldaysa, patronunuzu iki polis röntgene götürüyorsa arama kararında böyle bir şey yok, yapamazsınız demeniz lazımdır.

Aramayı yaptık, gün doğumuyla beraber aramaya başladık. Tabiî ki arama, aramaya başlama tutanağı ile başlayacak. O tutanak da aranmasında özellik arz eden durumlar vardır. Avukat ofisleri, doktor muayenehaneleri gibi yerlerde özel bir takım izinlerin de alması gerekiyor. Eğer şirketin merkezi avukatın ofisi olarak gösterilmişse, orada avukatlık ofislerini aramak için özel izinlere gerek yoktur. Yani şirketin merkezi, avukatlık ofisi olduğu gösterilmiştir. Vardığımızda kapılar açık, avukat yok içeride. Sonra telefonda adam arama yapamazsınız diyor. Ama hoca, ben yaparım demiş. Çünkü avukatlık ofisini aramıyor, şirketin merkezini arıyor. O yüzden yapabilirmiş. Ama somut olayda orası avukatlık ofisi yazıyor ama tam belli olmuyormuş ve de şirketin merkezinin avukatlık ofisi olduğu bilinmiyormuş o sırada. O yüzden yapılıyor.

Şimdi aramayı başlattınız. Oradan aldığınız her türlü belge, bilgi vs.nin tamamını el konulan bilgi ve belgeler tutanağına yazmanız ve her bir delili numaralandırmanız lazımdır. Eğer numaralandırma zamanınız yoksa bir klasör dolusu belge diyeceksiniz klasöre bir numara vereceksiniz ve şu klasör şu çuvala konuldu diyeceksiniz. Zaten o çuvala dokunmayacaksınız. Ama önce el koymayı niteliksel olarak evsafını belirtir şekilde belirtmeniz gerekiyor. Mutlaka ve mutlaka, bu belge ve maddeleri dikişsiz torbaların içine, düğümlenmeyen iplerle ağzını bağladıktan sonra ilgilinin imzası ile mühürlemeniz gerekiyor. Ayrıca o mühür bozulurken de tutanak yapmamanız gerekiyor.

Mührün bozulmasının mutlaka tutanakla yapılması gerekiyor. Yeni bir takım teknolojiler gelişmiş. Ama eski teknoloji daha sağlam.

2. Saat

Sınavda kanun açıktır. Bölüm sonundaki makaleler dâhildir. Yargı kararları hariçtir. Kitabın en arkasındaki değil sadece bölüm sonundaki makalelere bakın.

Mükellef nezdinde el konulan belgeler, bilgiler çuvallara konulduktan sonra arama elemanının ofisine konuluyor. Sonra mükellefe yazı yazılıyor, bu delillerin açı, sayım ve tespitine geçilecek size uygun zaman için bizimle irtibata geçiniz diye. Şimdi açı yapılıyor ve bir tutanakla vergi ile ilgili olanları bir tarafa, ilgili olmayanları yine başka bir tutanakla mükellefe veriliyor.

Elektronik ortamdaki tüm bilgiler, iki ayrı harici hard diske kaydediliyor. Biri mükellefe veriliyor. Diğeri ise bir torbaya konuluyor ve işte mühürleniyor filan yine tutanakla ve de mükellefin imzasıyla mühürlenmiştir.  Şimdi, aksine iddialar olunca da onları gösteriyoruz.

VUK 359, cezalar bölümünde yapacağız. Mükellefin defterlerinin sayfalarını yok etmesi vardır. Örneğin ben mükellefin suçlu durumuna gelmesini isteyen bir zihniyette olsam, mükellefin defterlerinin sayfalarını yırtıp atabilirim. Doğru değildir bu. Siz karşı tarafı suçlu yapmak için senaryolar yapamazsınız.

Şimdi aramalar bitince, burada süreler başlıyor. Eskiden yine süreler vardı, yeni kanunda süreler bütün incelemeler için vardır. Aramalı vergi incelemesi her incelemeden önce yapılması gereken bir incelemedir. Aramalı inceleme ilk 3 ayda bitmediği takdirde, gerekçeli olarak yargı merciine giderek bu süreleri yeni 3 aylarla uzatmanız lazımdır. Eğer gerekçelendirmezseniz uzatmayabilir hâkim. Aramalı vergi incelemesi ile ilgili en son bilinmesi gereken şudur; aramalı vergi incelemesi bittikten sonra suç unsurları varsa, büyük olasılıkla özgürlüğü bağlayıcı 18 aydan–3 yıla kadar veya 3 yıldan – 5 yıla kadar hapis cezasını gerektiren bir kaçakçılık cezası da istenir. Ama unsurları varsa olur sadece. Çünkü olağan incelemede çıkan bir şey olsaydı o yolu kullanacaktık. Ama bu yolu kullanınca kaçakçılık yapmıştır genelde.

Özellikle aramalı vergi incelemesi yapılmışsa, iddia dilekçesinde yazılı iddiaların somutluğunu tespit edememişse, o zaman nezdinde arama yapılan mükellef kendisini kimin ihbar ettiğini ilgili inceleme makamı veya maliye bakanlığından isteyebilir. Çünkü yeri gelince tazminat ve yeri gelince kendisine istinatta bulunmaktan dolayı ceza davası açabilecektir.

Çok önemli; suç unsuru olan defter ve belgeler asla ve asla mükellefe veya vekiline teslim edilmez. Suç unsurlarının mutlaka ve mutlaka savcılığa gönderilmesi gerekir. Genelde savcı iddianame elemanının iddialarını iddianame haline getirecektir. O sırada da belgeleri ekleyecektir o iddianameye. O yüzden suç unsurları içeren defter veya belgeler teslim edilmeyecektir. Onun dışındaki şeyler teslim edilecektir.

Vergi incelemesine kimler yetkili dediğimizde, VUK 135. madde var. Kitaplarınızdaki bu bilgiler tamamen değişmiş durumdadır. Eskiden şöyleydi, vergi incelemesine yetkililer diyip sayıyordu. İşte vergi denetmenleri, vergi dairesi müdürleri, vergi müfettişleri filan diye. Ama 10 Temmuz 2011 tarihinde hükümet 646 sayılı KHK çıkardı. Parlamentodan bir yetki kanununa dayanarak hazırlandı. Bu KHK hakkında AYM’ye itiraz yapıldı. Bu KHK ile ilgili çok önemli konularda değişiklik yapıldı. Yetki kanununda hangi konularda değişiklik yapılacaksa onların ve de kanun değişikliği yapacaksa tek tek sayılması gerekiyor. AY 91. maddeye göre. Amacı çok net olarak yetki kanununa koy diyor, bu amaç çerçevesinde hangi alanlarda düzenleme yapacaksan onları say diyor, 3 KHK çıktıktan sonra çok kısa sürede o KHK’yı parlamentoya getir ve kanunlaştır diyor. Çünkü bu kanunun çıkmasını yavaş olması yüzündendir. AY’nın KHK ile ilgili hükümleri çok katıdır. Şimdi hükümet bir KHK çıkarma yetkisi aldı ve tüm genel alanlarında anormal değişiklikler yaptı. Fakat anayasa diyor ki, KHK ile düzenlediğin konuyu en geç 3 ay içinde parlamentoya getir diyor. 1970’de yapılmış KHK’lar halen kararname olarak kalıyor. à Sınıfta tartışma yaşandı, böyle bir süre yoktur anayasada. Ama KHK’nın kanunlaştırılması zorunludur.

Şimdi 646 sayılı KHK ile VUK’da çok köklü değişiklikler yapıldı. Açın yetki kanuna bakın bakalım. 213 sayılı VUK’un adı geçmiş mi? Damga vergisi kanununda değişiklik yapıldı. 1567 sayılı Türk parasının kıymetini koruma kanunda değişiklik yapıldı. Bir başka kanun tamamen yürürlükten kaldırıldı. Bunların hiçbiri ile ilgili yetki kanununda hükümete yetki verilmemiştir. Bunların hiçbiri orada sayılmamıştır. Ama 646 sayılı KHK çıkarıldı kanun. Ama 10 Temmuz’da çıkarılan KHK Cumhuriyet tarihinde ilk kez 9 Temmuz’da yayınlandı. Peki, ne gördük orada? à Birden bire 550 yıllık maliye teftiş kurulu kapatılmış, 66 yıllık hesap uzmanları kurulu kapatılmış, 40 yıllık gelirler kontrolörleri kapatılmış. VUK’da değişiklik yapılarak, inceleme elemanlarının adları çıkarılarak şunlar getirilmiştir. Vergi incelemesi; Vergi Müfettişleri, Vergi Müfettiş Yardımcıları, ilin en büyük mal memuru veya vergi dairesi müdürleri tarafından yapılır.

Şimdi birbiriyle benzemeyen ve birbirinden tamamen farklı olan mesleklerde bulunan insanlar tek bir unvan altında toplandılar. İşte bu az önceki gerekçelerle yetki kanununda ne amaç maddesinde, ne kapsam maddesinde hiçbir şekilde bu kanunlar anılmadığı için bu kanunlar anılmadan bu kanunlarda hükümet değişiklik yapamaz diyoruz. İki AY hükmü gereğince bakanların siyasi sorumluluğu vardır. Bu sorumluluk diğer atanmış memurların sorumluluğunu da bakana yükleyecek şekilde devam eder diyoruz. İşte Bu sorumlulukla ilgili Türkiye’de 3046 sayılı kanun var. 3046 sayılı kanun diyor ki, her bakanlığın bir müsteşarı, ana hizmet birimleri, bakana bağlı bir teftiş kurulu bulunur diyor. Niye var? à Bakanların siyasi sorumluluğunu yerine getirebilmesi için kendi işlem ve… denetleme sorumluluğu var. Şimdi Maliye bakanlığı 3046sayılı kanuna aykırı olarak teftiş kurulsuz da bırakıldı. Bu yönden de AY’ye aykırı bu KHK. Şimdi bekliyoruz AYM bununla ilgili ne karar verecek diye. 10 Temmuz’dan beri ne karar verecek diye. 646 sayılı kanun hükmünde kararname AY’nin KHK ile ilgili bölümlerine aykırıdır ve iptali gerekir.

Madde 146’da da bir değişiklik var.

646’nın temel olarak getirdiği sistemde, artık 4 ayrı meslek mensubu yok ve artık vergi müfettişi kavramı adı altında bir meslek mensupları var. Ama bu meslek mensuplarını kendi içinde kategorize etmiştir. Demiş ki A (eski vergi denetmenleri) sadece sadece küçük ve orta ölçekli mükellefleri inceler, B (eski maliye müfettişleri, gelirler kontrolörleri var) grubu yerel bazda görev yapmıyor. Eskiden olduğu gibi merkezde büyük ölçekteki mükellefleri inceliyor. Rotasyona tabi değil. Tamamen bakanın görevlendirdiği illerdeler ama yetkileri tüm Türkiye’dedir. Ama A grubu ise bulundukları yerle sınırlıdır, C (maliye müfettişi, kontrolörden oluşuyor)transfer fiyatlaması ile ilgili küçük bir gruptur; Ç (emniyet teşkilatındaki Organize suç ve kaçakçılık birimi filan paralel çalışacaklar) organize suç ve kaçakçılıksa mücadele birimidir.

Demek ki kitaplarının 131. sayfasındaki şemayı bileceksiniz ama 646’dan itibaren vergi müfettişleri vs aldı diyeceksiniz. A grubu vergi denetmenlerini kapsıyor; B,C ve Ç de maliye müfettişleri, hesap uzmanları ve gelirler kontrolörlüğünü kapsıyor.

Vergi suç ve cezalarına vizeden sonra gireceğiz. Vize sınavınız kitaplarınızın 135. sayfasına kadar olan yargı kararları hariç bütün bölümler. Hocam niye makalede soru sordunuz demeyin bana. Sınavda çok fazla soru olmayacaktır. Belki bir tane seçmeli soru koyabilirim. Yani 3 soru koyup 2sini yanıtlayın diyebilirim dedi.

16 Nisan 2012

Dersin ilk 15 dakikası yok. Verginin sona erme yönetmelerini işliyoruz.

Zamanaşımı

Benim bir kira gelirim oldu, bu 2011 yılı boyunca kazanç+irat elde edildi. Sonra geldik 2012 yılına ve 3. ayın 01–25. günleri arasında beyan ettik. Yani elde ettiğimiz kazanç ve iratları beyan ettik. Diyelim ki biz 1000 birim kazanç elde etmiştik. Bunun 800 birimini beyan ettik. 200 birimini gizledik, kaçırdık. Şimdi bu 200 birim 31.12.2012 tarihine kadar (tarh yılı) başlayarak 5 yıl içinde devletin bu 200 birimi ortaya çıkarması lazımdır. Eğer çıkaramazsa bu miktar Tarh zamanaşımına uğrar. Yani artık devlet 01.01.2018’den itibaren sizden talep etme imkânınız yoktur.

Tarh zamanaşımı, bir verginin beyan edildiği yılı izleyen yılın başından başlayarak, 5 tam yıl boyunca herhangi bir yolla ortaya çıkarılıp mükelleften istenmediği takdirde zamanaşımına uğrar biz buna tarh zamanaşımı veya tahakkuk zaman aşımı diyoruz.

6183’te düzenlenen tahsil zamanaşımı nedir? à Bizim 01–25 Mart arasında beyan ettiğimiz kazanç ve iradın birinci taksiti 01–31 Mart 2012 ‘de ödenmesi gerekiyor. İkinci taksiti ise 01–31 Temmuz 2012’de ödemeniz gerekiyor. Bütün bu süreçler vergi dairelerinin vergilendirme bölümü tarafından 213 sayılı VUK göre yapıyor. Şimdi eğer ben birinci taksitin (600 birimse)  ve ben bunu 31 Mart günü gece yarısına kadar ödememişsem 1 Nisan gününe gelindiğinde eğer siz 600 birimlik vergiyi ödememişseniz, o zaman vergilendirme bölümü bu 600 birimi vergi dairesinin kovuşturma bölümüne gönderiyor. Peki, kovuşturma bölümüne gönderilmesi ne demektir? Bu kez artık 6183 sayılı AATUHK’un alanına girmiş oluyor. İşte buradaki zamanaşımına da biz tahsil zamanaşımı diyoruz. Bu ne zaman aktarıldı buraya? à 01.01.2012’de aktarıldı. Bunu izleyen 01.01.2013’te başlayacak tahsil yılı amme alacağı için. Peki, ne kadar devam edecek? à 5 yıl içinde alması gerekiyor. à Yani tahsil zaman aşımında bir amme alacağının takibe alındığı yılı izleyen yıldan başlamak üzere 5 yıl içinde olacaktır. Yani 31.12.2017’ye kadar.

Nasıl üzerinden 5 yıl geçecektir? à Devlet bu alacağı elde etmek için herhangi bir muamelede bulunmadan bu 5 yıl geçecektir. Yani 6183’ün 103. maddesindeki şeylerden birini yapmayacaktır.

İki zamanaşımı arasındaki temel fark nedir? à 1)Birinde VUK uygulanır, diğerinde AATUHK uygulanır 2) Biri tarh dönemi ile ilişkindir diğeri ise tahsil dönemi ile ilgilidir.3) Biri tarh şeklinde olduğu için ödeme gecikmesi söz konusu değil, ama diğerinde zamanında yapılmamış bir ödemenin olması söz konusudur. 4) Tarh zamanaşımında durma, diğerinde kesilme söz konusudur.

Vergi cezalarındaki zamanaşımı 5 yıldır. Usulsüzlük cezalarında 2 yıllık bir süre var.

Vergi Afları

Yine cezaları ve sorumluluğu ortadan kaldırır. Kitapta bununla ilişkin bir makale varmış. Hiçbir hukukçu af taraftarı olmaması lazımdır. Çok olağanüstü durumlarda aflar uygun görülebilir. Ama aflar halkın hukukun ilke ve kurallarına uymamasına teşvik ediyor.

Ölüm

Ölümle beraber kişilik sona erer. Vergi 3 kalemden oluşur bunlar verginin kendisi, cezası, zammı, faizi olabilir. İşte ölüm sadece ve sadece bu dört kalemden cezayı ortadan kaldıran bir şeydir. O nedenle size miras bırakan bir yakınınız öldüğünde mutlaka vergi dairesine uğramanızda büyük yarar var. Onun vergi borcu olup olmadığını öğrenmenizde büyük yarar var. Cezalar; kaçakçılık, usulsüzlük ve özel usulsüzlük vs. cezaları silinecek. Ama gerisi kalacaktır.

Vergi afları ve parlamento yetkisi adlı makaleyi okuyun.

2. Saat

Vergi Alacağının Korunması

Kitaplarda 166. sayfada bir şema var. Bu semayı yaptığımızda aslında 6183 yapmış olacağız. Burada eski şemada en tepede olan mükellef bu sefer aşağıda bir yerde. Mükellef doğmuş olan vergiyi kanunda gösterilen bir şekilde ve süresinde öderse 6183’e gitmeyi gerektirecek bir şey yoktur. Amme alacağı sona erer. Eğer mükellef ödemeyi vadesinde ödemez ise vergi dairesi artık 6183’ü kullanıyor. Buna göre vergilendirme bölümü kovuşturma bölümüne aktarır. Kovuşturma bölümü de sırasıyla 6183’deki müesseseleri kullanmaya başlıyor. Onların birincisi mükellefe hemen bir ödeme emri çıkarıyor. Mükellefe ödeme emri şu anlamı taşır. Ey mükellef sen bunu ödemiş olabilirsin, ben kaçırmış olabilirim. Anlaşmalı bankaya ödemiş olup o banka bana iletmemiş olabilir. Ya da Yozgat’taki vergi dairesine ödemişsindir ama o yollamamıştır. Yani ödeme yapmış olabilirsin ama benim alanıma girmedi bu diyorum. Eğer böyle ya da başka bir geçerli bahanen varsa bunları bildir ya da gelip bana ödemeyi yap diyor.

Ödeme emri geldi ödemeyi yaptıysanız artık 6183’ün devam etmesi gerekmez. Peki, ödeme emrini yapmazsanız karşılaştığınız aşamalar şunlar: (1) İcra-i takibat yapılıyor. Mal beyanı yapmanız gerekiyor. Mal beyanı bir şablona bağlı olması gerekmiyor. Mal beyanı kanunen şekle bağlanmış bir zorunluluk değildir. Yani malınız yoksa malım yok diyebilecek durumdasınızdır. Diyelim ki mal beyanınızda bulundunuz. (malın olmadığını beyan etmek de mal beyanıdır) o zaman vergi dairesi sizin mal beyanınızı esas alarak mal araştırması dediğimiz araştırmayı başlatıyor. Borcu karşılamaya yetecek kadar mal beyanı yeterlidir.

Mal araştırması üzerine nakitten başlamak üzere (yani likitten anlikite doğru bir şekilde sıralamayla) hacze başlanılır. Şimdi haczedilemeyecek mallar kategorisi varken, taşınmazlar için söz konusu değildir. Peki, amme alacağını karşılamaya yetecek kadar bir geliriniz yok. O zaman aciz vesikası dediğimiz belge için başvuruda bulunabilirsiniz. Maliyedeki inceleme elemanları sizin gerçekten aciz haliniz tespit ederlerse, sizin amme alacağından geçici süreyle kurtulmanız sağlanabilir. 5 yıl izlenmeniz gerekir.

Şimdi 7 gün içinde mal beyanında bulunmazsanız ne olur? İşte bu durumda 6183’te özel bir hüküm var. Bu durumda hapis cezası istenecektir.

Amme alacağının korunması dediğimizde iki kavram gelmelidir akla. (1) Amme alacağının değer olarak korunması: Ben 600 birimi 31 Mart günü devletin hazinesine girdiğinde belki bir devlet okulu yapabilecek durumdayım. 31 Mart günü alırsam bir devlet okulu yapıyorum. Ama siz bunu 31 Mart günü ödemez de 2015’te öderseniz ben bu 600 birimle o okulda sadece bir yazı tahtasını alıyorum. İşte değer olarak koruma dediğimizde 600 birimle 31 Mart günü ilköğretim okulu yaptırıyorsam bunu 2015’te de yaptırabilmeliyim. Yani paranın satın alma gücünü koruyan müesseselere diyoruz. Bunu gecikme faizi ve gecikme zammı kavramları temin ediyor. Gecikme faizi VUK’da düzenlenmiş bir müessesedir. Aylık faiz oranı 1,40dir. Madde 112’den kaynaklanıyor. O da 6183 51. maddesine bakalım. Orada da 1,40 yazıyor. Gecikme faizi şu: biz 200 birimi gizledik. 2016’da ihbar geldi. Biz de ortaya çıkardık. İşte ben 1 Nisan 2012’den 2016’nın o işlemi bitirdiğim ayının sonuna kadar için her ay 1,40 gecikme faizi alacağım. Ama şimdi gizleme filan yok siz 600 birimi ödeyemediniz. Sonra size ödeme emri gönderildi. Size 01.01.2013’ten itibaren bir de %40 gecikme zammı uygulanıyor.

(2) Amme alacağının tutar olarak korunması var bir de. Bunu teminat isteyerek yapıyoruz. Teminatın likit olmasına dikkate ediyoruz. Veya para yerine geçen bir takım likit varlıkların bizim amme alacağımız temin etmesini istiyoruz. Eğer bu olmazsa bu sefer taşınmaz alacaksınız. Onun üstüne haciz koyuyoruz. Vergi dairelerinin sizin verdiğiniz teminatları kabul etmeme yetkisi var. Ama bu amaç aşıcı şekilde kullanılamaz. Bir diğer şey ise şahsi kefalet olabilir. Vergi dairesinin şahsi kefaleti reddetme yetkisi daha da geniştir. İhtiyati haciz, ihtiyati tahakkuk dediğimiz iki müessese var. Bu son iki şeyin 6183 sayılı kanundaki hükümlere, lafzına uygun mu, döneminde mi uygulandı, ardında bir kötü niyet var mı bunları ortaya koymanız gerekiyor. Ayrıca bu ikisinin birlikte değerlendirilmesi lazımdır. İhtiyati haczi işletebilmeniz için öncesinde mutlaka ihtiyati tahakkuku verilmiş olması lazımdır. İhtiyati tahakkukunu incelemede ancak bir vergi memuru verebilecektir. Rüçhan hakkı (ön alım hakkı) vardır vergi idaresinin amme alacağı ile ilgili olarak. İş hukukundan hemen sonra gelir iflas halinde. Ortaklığın feshini isteme olabilir. Eğer iflası devlet isterse normal sıradan gideriz. Ama eğer iflası özel kişiler isterse rüçhan hakkı oluyor amme alacaklısının.

Vergi Alacağının Güvenceye Alınması
Kitap sf 170…

Eğer teminat yoksa 3. kişinin kefaleti, yurtdışına çıkış yasağı vardı ama kaldırıldı 12 Eylül oylamasıyla.

Hükümsüz sayılan işlemleri anlattık size. Kötü niyetli olarak, muvazaalı olarak malları 3. kişilerin üstüne kaydırma işlemi demiştik.

Kitaplarınızın bitiminde bir makale var. Aydın Doğan incelemelerinde teminatların alınamayacağını söyleyen bir makale var.

Gelecek hafta yani 23 Nisan’dan sonraki hafta doğrudan vergileri yapacağız. Arkasından dolaylı vergileri yapacağız. Eğer detaylı üzerinde durabilirsem. 3 vergi üzerinde duracağım. Bunlardan birisi Gider vergisi, damga vergisi, veraset ve intikal vergisini detaylarıyla anlatmaya çalışıyorum.

07 Mayıs 2012


Gelir vergisinin beyanı usullerine gelmiştik. Burada gerçek ve basit usul vardır. Biz basit usulle başlayacağız.

Götürü mükellefler grubu vardır. Bu işte karpuz sergisi açan, pattis sovan diye bağıran amcalara deniyordu. Bunlar için belge alınmadan işlem yapma hakkı verilmiş. Bu kayıt dışılığı arttırıyordu. 1998’de biz dedik ki, biz belki eski oranla daha düşük vergi alalım ama bunlar mal alırken belge düzenlesinler mal satarken belge versinler dedik. Peki, bunu nasıl yaptık? à Bunu yaparken bu insanların ciddi sıkıntı yaşamamaları için geçiş döneminde bunlardan hiç vergi almama kararı verdik. Bunların muhasebelerini normal meslek mensuplarına para ödeyip yatırmaları yerine odalarına yaptırmaya karar verdik. Peki, bu odalar bu yükü nasıl taşıdılar? İşte maliye bakanlığı fiziki imkân ve otomasyon altyapısı desteği verdi. Dolayısıyla bu gruba giren yani basit usul dediğimiz gruba giren mükelleflerimiz bir ay boyunca yaptıkları alışları bir zarfa ve satışları bir başka zarfa koyup bu ikisini kendi odalarına veriyorlar. Odaları manyetik ortamda bunların muhasebe kaydını işliyorlar. Daha sonra beyanname dönemleri geldikçe, bunu düzenleyip al imzala götür diyorlar. Artık elektronik beyanname gönderilebildiği için odalar böyle yapabilirler. Ama biz bu değişikliği yaptığımızda kamuoyuna yeterli bilgiyi veremedik. Çünkü maliye bakanı kendi bilgilendirmeye çalıştı. Ama olmadı işte böyle.

Basit usul çok zarar verilmeden Türkiye’de tuttu. Basit kelimesinin ayrıntılı anlamı var. Onun için örneğin maliyet teftiş kurulunda biz önemli konuları basit rapor olarak yazarız. İşte bu usuldeki şey ayrıntılı detaylı anlamında değil, yalan kolay sıradan anlamında. Yani insanların işlerini zora sokmadan yaptıkları işlemlere diyoruz. Basit usul belirli bir meblağın altında kalan bütün esnaf ve mükelleflerin basit usule tabi idi, fakat taksicilerin belli bir istisnası oluşmuş. Basit usule tabi gelir vergisi mükellefleri diğer mükellefler gibi belge alıyor, belge veriyorlar. Yıllık gelir vergisi, KDV beyannamesi gibi beyanlarını veriyorlar. Bu basit usul dışındaki herkes ise gerçek usule bağlıdır.

Şimdi beyanları söyledik. Peki, bu kişiler kazançlarını ve iratlarını beyan ederken hangi beyannameleri kullanıyorlar? à (1) Yıllık gelir vergisi beyannamesi: Yedi gelir unsurundan elde edilen kazanç ve iratları beyan etmeye yarayan beyannamedir. Tam mükellef gerçek kişiler tarafından verilir. (2)Münferit beyanname: Dar mükellef gerçek kişilerin bir takvim yılı içinde elde ettikleri ve yıllık gelir vergisi beyannamesi ile beyan etmek zorunda olmadıkları kazanç ve iratlarını beyana yarayan beyannamedir. (3) Muhtasar beyanname: Yaptıkları ödemeler üzerinden vergi kesmek ve kestikleri vergileri tam olarak ve zamanında bağlı oldukları vergi dairesine yatırmak zorunda olan vergi sorumluları tarafından verilen beyannamedir.

Beyan Dönemleri: (1) Basit usule tabi mükellefler: bir yıl boyunca elde ettikleri kazanç ve iratlarını, izleyen yılın 1 Şubat -25 Şubat’ı arasında beyan ederler. Bunu yıllık gelir vergisi beyannamesi ile beyan ederler. Tahakkuk eden vergilerinin birinci taksitini 1 Şubat–28 Şubat, ikinci taksitlerini 1 Haziran – 30 Haziran arasında öderler. (2)Gerçek usule tabi mükellefler (avukatlar, doktorlar, kira geliri elde edenler): Bir yıl boyunca elde ettikleri kazanç ve iratlarını izleyen yılın 1 Mart – 25 Mart arasında beyan ederler. 1. taksitlerini 1 Mart – 31 Mart, 2. taksitlerini 1 Temmuz–31 Temmuz tarihlerinde öderler. (3) Dar mükellef gerçek kişiler: Yıllık gelir vergisi beyannamesi ile beyan edecek gelirleri olduğu takdirde gerçek usule tabi mükellef grubundaki gibi beyan ederler ve öderler. Yıllık gelir vergisi beyannamesine dâhil etmek zorunda olmadıkları kazanç ve iratları bulunan dar mükellef gerçek kişiler bunları münferit beyanname ile beyan ederler. Münferit beyanname verilmesini gerektiren hukuki ve ekonomik işlemin tekemmül tarihinden itibaren en geç 15 gün içinde işlemin yapıldığı yerdeki vergi dairesine verilir. Eğer dar mükellef gerçek kişi 15 günden önce Türkiye’den ayrılacak ise yurtdışına çıkmadan önce bu beyannamenin verilmesi ve tahakkuk eden verginin ödenmesi gerekir. (4) Muhtasar beyanname: Mükelleflerin vergi sorumlusu sıfatıyla yaptıkları işlemler için verdikleri beyannamedir. Bir vergi sorumlusunun yanında 10 kişi ve üzerinde çalışan varsa ve/veya kendisi dilerse muhtasar beyanname ayda bir verilir.  Bir ay boyunca vergi sorumlusu sıfatıyla kesilen vergiler, izleyen ayın 25’i mesai saati bitimine kadar beyan edilir ve ödenir. Eğer vergi sorumlusunun yanında 10 kişinin altında çalışan var ise bu durumda muhtasar beyanname 3’er aylık dönemler halinde verilebilir. Bu durumda 3 ay boyunca kesilen vergiler izleyen ayın 25’inci günü akşamına kadar beyan edilir ve ödenir.

Münferit beyanname ile ilgili bir minik örnek verelim. Diyelim ki George Saroz 12 milyon dolara Vaniköy’de bir yalı aldı. Bunu 2 yıl elinde tuttu. 13 milyon dolara sattı. 1 Milyon dolar bir değer artış kazancı var burada. 2 yıl borsaya kotasyona olmayan kağıtlarla ilgiliydi. 5 yıl elinde tutsa ödemeyecekti. İşte George’un bunu beyan etmek zorunda değildir. Veya George Türkiye’de beyanname vermiyor olabilir. İşte o halde münferit beyanname verecektir. Ama bunu tapuya teslim edildiği tarihten itibaren 15 gün içinde yapılması gerekiyor. George hemen bir gün sonra terk edecekse o zaman beyanname hemen verilip, vergisinin de ödenmesi gerekiyor. Kanun böyle diyor.

Geçici Gelir Vergisi: Mükelleflerin yıllık gelir vergilerine mahsup edilmek üzere cari dönemde (yani içinde bulunulan yılda) her 3 ayda bir kâr olduğu takdirde çıkan kârın %20’si oranında ödenen vergidir. Birincisi kazanç varsa bu vergi var eğer yoksa yine yok. Geçici vergiler izleyen yıl yıllık gelir vergisi üzerinden mahsup edilir.

Kurumlar Vergisi

5520 sayılı kanunu var. Birinci maddesi bütün vergi kanunlarda olduğu gibi konusun belirliyor. Kurumlar ise sermaye şirketleri diyor. Bunun açılımı ise AŞ, LTD, Paylı komandit şirketler (esamlı komandit şirktetler giriyor.) Kanun diyor ki yatırım fon ve ortaklıkları bu kanun uygulamasında sermaye şirketi olarak kabul edilir diyor. Demek ki sermaye piyasası kanuna göre kurulan ve kurucudan ayrı bir mal varlığı şeklinde yürütülen ama tüzel kişiliği olmayan yatırım fon ve ortaklıkları kurumlar vergisi kanunda vergileme yönünden sermaye şirketi olarak kabul ediliyor. İkinci mükellef grubumuz: (2) Kamu iktisadi teşebbüsleri: Piyasan koşullarında mal ve hizmet sunuyorlar. Örnek olarak ziraat, halk bankasıdır. Başka da böyle bir kurum çok kalmadı. Şimdi peki bunlar devletin kurumları olduklarına göre devletin parayı bir cepten alıp diğer cebe koymaya gerek var mı? Evet, çünkü haksız rekabet yaratmamak için yapıyoruz. Eğer ziraat’ı kurumlar vergisine tabi tutmasaydık o halde özel bankaların piyasada dayanmaması (haksız rekabet) olurdu. (3) 1163 s. Kanuna göre kurulan kooperatifler: Bunlar iki koşulu yerine getirirlerse kurumlar vergisinden muaf sayılıyorlar. Biri kooperatif üst birliğine üye olmak ve ikincisi ise ortak (üye) dışı işlem yapmamak ve kâr dağıtımında bulunmamak. Kurumlar vergisinden muaf olamayan iki kooperatif var. Yapı ve … kooperatifleri (4)Dernek ve vakıflara ait iktisadi işletmeler: Dernek ve vakıflar üyelerinin toplumsal ve siyasal yapılarını korumak için oluşturulan kişilerdir. Dernek ve vakıf tüzel kişilik olarak kurumlar vergisine tabi değildir. Derneğin ve vakfın iktisadi işletmesi ise, kurumlar vergisine tabidir. (örneğin balkan Türklerini koruma ve yaşatma derneği lokali Türk kardiyoloji vakfı Florans Nightinggade hastanecilik kurumu iktisadi işletme olarak kurumlar vergisine tabidir.) Şimdi kanun diyor ki, bu kanun uygulamasında sendikalar dernek, cemaatler vakıf hükmündedir diyor. Sendikaları dernek kabul ediyor kanun; yani sendikanın bir iktisadi işletmesi olursa örneğin oteli olursa filan bunlar dernek iktisadi işletmesidir diyor ve ben bunu vergilerim diyor. Yani sendikaların kendisi vergiye tabi değil ama işletmesi kurumlar vergisine tabi tutuluyor. Bu cemaat nedir peki? --> Bu cemaatler Lozan anlaşmasıyla tanınmış olan Rum, Musevi ve Ermeni cemaatleri bunun kapsamını oluşturmaktadır. Peki bunların ne işi var burada? à Kanun koyucu şöyle düşünmüş, bu cemaatlerin iktisadi faaliyetleri olabilir. (5) İş ortaklıkları [Joint venture] Bir pilot firma önderliğinde birden fazla sermaye şirketi bir araya gelerek belirli bir sürede somut bir işi bitirmek üzere oluşturdukları organizasyondur. İş ortaklıkları süresiz kurulamıyor, somut, yapılabilir, gerçekleştirilmesi imkân dahilinde olan konularla ilgili oluyor. İş ortaklıkları da kurumlar vergisi mükellefidir. 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder